tag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post4822861332162890408..comments2023-07-16T19:02:35.238+03:00Comments on sarı kent: neren acıyor?justinehttp://www.blogger.com/profile/16564510296794114909noreply@blogger.comBlogger10125tag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-77450918603949538802013-01-07T01:04:35.915+02:002013-01-07T01:04:35.915+02:00Canım ablacığım, sağol. Size de çok geçmiş olsun. ...Canım ablacığım, sağol. Size de çok geçmiş olsun. Yılbaşında iyiydiler, neden böyle oldu ki? Umarım hemen iyileşirler, bugün Liliş'in sesi gayet iyiydi aslında, hasta görünmeyi hiç sevmiyor benim bebeğim;) <br />Çok öptüm, sarıldım hepinize. justinehttps://www.blogger.com/profile/16564510296794114909noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-62562478334257928782013-01-07T00:59:11.010+02:002013-01-07T00:59:11.010+02:00Alkımcığım, canım, kusura bakma çok geç cevap yazı...Alkımcığım, canım, kusura bakma çok geç cevap yazıyorum yorumuna. Aptalca, sıkıcı işlerle uğraşıyordum. Perşembe gece eve geldim, Cuma günü boyunca, haftasonu yapılacak açıköğretim sınavlarına çalıştım. Emeklilik için açıköğretim'de sağlıkla ilgili bir yeri okumam iyi olurmuş, maaş ve derece için önemliymiş. Bunları böyle komik bir dille anlatıyorum çünkü bin yıllık memurum yine de bilmem devlet işlerini. Her neyse, aylar önce <a href="http://totihanim.wordpress.com/2011/11/24/totithe-talebe/" rel="nofollow">Toti Hanım'la</a> bu mesele hakkında konuştuğumu hatırlıyorum, işte o zamanlar uzaklarda bir düşünce olan şey geldi oturdu karşıma. Üstelik sekiz dersin sınavıyla birden! Yanlış zamanda izne ayrılmışım sanırım, C. matematik öğretme işinde doğru tercihti ama öğrenecek adam lazım tabii;p Doğru düzgün çalışamadım ve sekiz dersin hepsine birden iki günde çalışmaya kalkınca -açıköğretim bile olsa- zor oldu. Bir de işin benim canımı sıkan, beni üzen tarafları var, arkeolojiyi doktora yaparken birden bırakıp böyle ilgilenmediğim, saçma ve sıkıcı derslere çalışmak ölüm gibiydi; iktisat, matematik, işletme, hukuk! <br /><br />Çok uzattım yine;) Kısaca, bitti gitti işte, finallere kadar (ki bir ay sonraymış!) yine derslerin yüzüne bakmayacağım, rahatım;p<br /><br />Bir Kadın Bir Erkek filmini hatırlıyorum, sevmiştim ben o filmi, çok şiirsel, hoş görüntüleri vardı. O filmde Anouk Aimée de vardı sanki, öyle aklımda kalmış, bilirsin Justine'in tek uyarlamasında Justine rolünü oynayan oyuncu. Bir türlü bulamadım o filmi de (justine'i), fotoğraflarından biliyorum sadece. İkisi; Jean-Louis Trintignant ve Anouk Aimée çok yakışıyorlardı görüntü olarak birbirlerine, masada bir sahne hatırlıyorum hayal meyal, kadının sırtına dokunuyordu parmaklarıyla (tamamen uyduruyor bile olabilirim, hafızamın bir oyunu olabilir. kusura bakma eğer öyleyse;)) çok zarif bir sahneydi. İşte ta o zamanlardan severim ben Trintignant'ı. Ben de hüzünlü göründüğünü düşünüyorum, ayrıca, başka bir sürü sağlam filmi de var onu sevmemiz için;)<br /><br />Yaşlılık, üzerine konuşmanın zor olduğu şeylerden, hem kaçınılmaz hem de çok uzak. Ananem geliyor benim aklıma da; onu yıkarken seyrettiğim zayıf vücudu, damarlı, kemikli elleri, henüz tamamen beyaz olmamış çok şey görmüş, geçirmiş saçları. Güzelce tarar, örerdim onları, kestirmek istemezdi, ölümünü sakince bekliyordu, hazırlanarak.<br />----------<br /><br />Nasıl bir film çıkarttın acaba bizden, umarım çok acıklı değildir Alkımcığım, kalbim daha fazla hüznü kaldırmaz çünkü;)<br /><br />Ben iyileştim aslında, ama sınavda ateşler içindeydim ve hâlâ ilaç kullanıyorum tabii. Tavuk çorbası olsaydı keşke, şimdi canım çok istedi, evde olsaydım yapardım bugün. Sınavdan sonra Rüya'yı ve abimleri görmeye gittim, ancak gelebildim eve. Çok teşekkür ederim Alkım, geçmiş olsun dileklerin ve yorumun için. Sarılıyorum sana, çok sevgiler.justinehttps://www.blogger.com/profile/16564510296794114909noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-42519622982004013262013-01-04T17:47:23.639+02:002013-01-04T17:47:23.639+02:00Canım,
C'ye çok geçmiş olsun. Burda da iki has...Canım,<br />C'ye çok geçmiş olsun. Burda da iki hasta var maalesef. Sizin gittiğiniz sabahın ertesi boğazım ağrıyor diye uyanan tabi! Lily ve babası. Burun sesleri, hapşırıklar vs. gırla gidiyor. Kışı hiç sevmiyorum. Dilerim hasta olan herkes en kısa zamanda iyileşir. Sarıldım.<br />SerapAnonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-19118051883051567152013-01-04T16:57:26.703+02:002013-01-04T16:57:26.703+02:00Bir Kadın Bir Erkek filmini ben de hatırlıyorum, J...Bir Kadın Bir Erkek filmini ben de hatırlıyorum, Jean Louis o genç haliyle bile hüzünlü biriydi bence. <br /><br />Aşk'ı görmeyi çok istiyorum, bir yandan da çekiniyorum. Bugünlerde çok sık düşündüğüm, beni tökezleten şeyler bunlar. Yaşlılık bir tür yorgunluk gibi, bir yandan da insanın en karanlık, ilkel ve savunmasız haliyle yüzleştiği zaman sanki. O incelen bacakların, sarkan derinin insanı acıtan, çok çıplak bir yanı var. Alzheimer gibi bir şeyle birleşince insanı iyice çaresiz bırakan bir duruma dönüşüyor.<br /><br />Çok severek (ve gözlerim dolarak) okudum yazını Justine. Çok dokunaklı geldi, bir gün bekledim bir şeyler yazmak için. Aşk'ı izleyen Justine ve C.den de bir film çıkarttı çıkarttı zihnim. Ve an'dan ötesi yok, çok doğru. <br /><br />Umarım tez zamanda iyileşirsiniz ikiniz de. Benim sihirli iksirim -daha önce de yazmıştım- bol karabiberli, şehriyeli tavuk çorbası:)<br /><br />Sevgiler Justinecim. <br />alkım doğanhttps://www.blogger.com/profile/13639628067422559924noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-86105931184307669492013-01-03T15:21:34.116+02:002013-01-03T15:21:34.116+02:00Sevgili Leylak Dalı, öyle güzel, öyle önemli bir n...Sevgili Leylak Dalı, öyle güzel, öyle önemli bir noktaya işaret etmişsin ki, yorumunu okurken cevap yazmak için heyecanlandım. Dün sabaha karşı film hakkında karışık karışık bir şeyler yazmaya çalışırken asıl söylemek istediğim şeyi unuttuğumu da farkında olmadan gösterdin bana. Ben filmi seyrederken özellikle, bu kelimenin altını çizmeliyim, özellikle C. ile kendimi düşünmemeye çalıştım. Bu düşünce her aklıma geldiğinde beynimden kovmaya çalıştım. C. filmin başında uyudu sayılır ama yine de yaşlı çiftin kahvaltı muhabbetini ve kadının hastalığının ilk halini gördü. O hep erken ölme gerekliliğini savunur, hatta bazen beni güldürür bu takıntısıyla. Elli en iyisidir, der;) Şaka bir yana, en sevdiğinin bile ellerine kalmamak önemli. Bunu her şeyi göze alarak söylüyorum. İnsan tuhaf bir varlık, gurur, nefret, inat, sıkıntı, ve binlerce karanlık şeyden oluşmuş, bunların eline kalmamaktan bahsediyorum aslında. Yoksa biraz önce Aglea'ya söylediğim gibi, ölümün bile sevdiğinin elinde güzelleştiğine inanmak zor gelmez bana. Kadının yemeğini yemek istemediği sahneyi hatırlıyor musun, sabretmek ne kadar zordu değil mi? Peki, adamın anlattığı hikâyeyi? Çocukken yemeğini yemediği için kendisine verilen cezayı, annesine göndermek için hep yıldız resmi çizdiğini. İnsan çok karanlık, çok anlaşılmaz. Yine de filmdeki saf aşktı, bundan eminim.<br /><br />Oyunculardan bahsetmen de harika olmuş, Jean-Louis Trintignant muhteşemdi, hayran kaldım, ki çok severim zaten oyunculuğunu. Emmanuelle Riva'yı ise "Hiroshima, mon amour"dan sonra adı birazcık kısaltılmış ve "Amour" kalmış bir filmde görmek gülümsetti beni. Bunun Haneke'nin de aklına geldiğine eminim, çok hoş ayrıntılar bunlar, hayattaki güzel, komik tesadüfler;)<br /><br />Senin de yeni yılın, sağlık ve mutlulukla geçsin Leylakcığım (ne güzel bir mahlas leylak, şahane!), benden de sevgi ve selamlar.<br /><br />p.s.: Hastalığım konusunda bir gelişme yok henüz, boğazım hafiften yanıyor ama ev hastalık kokuyor, biraz önce havalandırsak da kahvaltı yerine içtiğimiz sıcak çorba ve arkasından C.'nin ikram ettiği Tylol Hot sayesinde hastalık fonundan kurtulamıyoruz;) C. ilaçtan sonra dinlenmek için yatmıştı, sana yazayım ben de yanına uzanacağım. Bavul bile hazırlamadım daha, ama olsun, uçağım geç saatte, hem planlar nedir ki, "an" önemli dememiş miydik biz?;) justinehttps://www.blogger.com/profile/16564510296794114909noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-87395798729878103212013-01-03T15:00:11.253+02:002013-01-03T15:00:11.253+02:00Evet Guguk Kuşu, haklısın hastalıklar en başta psi...Evet Guguk Kuşu, haklısın hastalıklar en başta psikolojiktir, ama şu da var ki bazıları bulaşıcıdır da;) C.'nin hastalığı soğuk algınlığı ve haliyle bulaşıcı, bazen sağlıklı vücut kendisini koruyabiliyor, ve bağışıklık sistemi güçlüyse hasta olmama ihtimali oluyor, ama benim şu hâlime bakılırsa hastalığı tetikte bekliyorum. <br /><br />Müzikleri beğendiğine sevindim, dün gece ve bu sabah, hep onları dinledik biz de.<br /><br />Çok sevgiler. justinehttps://www.blogger.com/profile/16564510296794114909noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-84979278020262930212013-01-03T14:54:23.499+02:002013-01-03T14:54:23.499+02:00Agleacığım, teşekkürler. C.'ye söyledim selamı...Agleacığım, teşekkürler. C.'ye söyledim selamını, onun da sana selamı var. Bugün biraz daha iyi, işe gitmedi, sabah evden biraz çalıştı, şimdi azıcık dinlenecek, uzanıyor.<br /> <br />Filmin bahsettiğin o kısmında, ben de sarıldığına inanıyorum Aglea, seni anlıyorum, aynı şeyi düşünüyoruz, ve bunun "şiddetle seviyorum" tarzı bir sevgi gösterisi olmadığını da çok, çok iyi biliyorum. Şiddetle sevmeleri anlamam ben, öyle bir aşkı anlamaktan özellikle uzak dururum. Sevenin en önemli özelliği şefkattir bana göre, kalbim buna inanıyor. <br /><br />Sarılıyorum Agleacığım sana, çok sevgi ve selamlar.justinehttps://www.blogger.com/profile/16564510296794114909noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-7078287784689398772013-01-03T11:03:06.418+02:002013-01-03T11:03:06.418+02:00Filmi festival sırasındaki özel gösteriminde kaçır...Filmi festival sırasındaki özel gösteriminde kaçırmıştım. İnsanlar o kadar övdüler ki vizyona girmesini bekler oldum ama ne yazık ki 3 sinemada oynuyordu o da Antalya'da değildi. Nette bulunca deli gibi sevindim ve yılın son filmi olarak izledim. Sonuç: Dağıldım. Kovalarca gözyaşı döktüm, uzun zamandır bir filmde bu kadar ağlamamıştım. O kadın annemin yerine geçti ve ben 7 yıl öncesine döndüm. Sonra o kadın ben oldum ve acaba bana da böyle özveriyle bakabilir mi kocam diye düşündüm, ürktüm açıkcası. Aslında hepimizin bildiği, pek çok kişinin yaşadığı hayatın sıradan bir gerçeği ama filmde bir sihir vardı sanki. O yıllar önce "Bir Kadın Bir Erkek" filminde hayranlıkla izlediğim, yakışıklı, sportmen, enerjik Jean Louis'in bu kadar yaşlanmış olmasına bile üzüldüm. Filmde bacağını çekerek karısına yardım çabalarına üzüldüm. Gerçekle kurgu birbirine karıştı. Kısacası film beni perişan etti. Gündelik hayatta yolda görsem dikkatimi çekmeyecek çift filme dönüşünce beni parçaladı. Bu da Haneke'nin marifeti olsa gerek. 5 gün oldu izleyeli hala etkisindeyim ve kimseye muhtaç olmadan ölmek için dua ediyorum. Uzun yaşam bir ödül değil bir ceza sanırım...<br />Yeni yılın kutlu olsun bu arada, umarım hasta olmamışsındır. Sevgiler yolluyorum...Leylak Dalıhttps://www.blogger.com/profile/16040404971795116558noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-63674950510138732762013-01-03T10:41:16.637+02:002013-01-03T10:41:16.637+02:00belki psikolojik olarak etkilendin bu hastalık mes...belki psikolojik olarak etkilendin bu hastalık meselesinden, zaten bu bulaşıcılığın belki de patogenezi bu:) sen eyvah bana da geçecek diyerek zemini hazırlıyorsun o da gelip oturuyor:)<br />Müzikler ilaç gibi geldi bana da, iyi kafa yapıyor (parasetamolden daha iyi):)<br />sevgiler justine:) guguk kuşuhttps://www.blogger.com/profile/01362689601733397657noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-54208446860789442412013-01-03T09:41:38.234+02:002013-01-03T09:41:38.234+02:00justine'cim, geçmiş olsun, c'ye çok selaml...justine'cim, geçmiş olsun, c'ye çok selamlar, acil şifa diliyorum. hastayken çay daha iyi gelir bana hep. küçükken annem çay içmemize pek taraftar değildi ve sadece hastayken sıcak bir çorbaya eşlik ederdi çay. bundandır, çay içersem iyileşem gibi gelir. ama epey sonra ben, bir arkadaşımla, "çay keyfi"ni keşfettim işte:) şimdilerde keyfimiz; kahve. öğlen ve gece kahveleri, illâ nescafe türünde, ben tek kupa, o çift. zira kahve beni fazlasıyla uyarıyor, uykumdan oluyorum.<br /><br />ah ben neden koşmuştum buraya, sadede geleyim. amour'a... ne kadar farklı bir haneke filmi diye diye şaşkınlıkla kendimi kaptırmış seyrederken, bir anda, çok sert bir şekilde, aslında o'nun filminde olduğumu hatırlatan haneke yine çok çarptı beni. bambaşka bir halde çarptı bu defa... <br /><br />yorumumun bu kısmını, sadece filmi seyreden anlayacak: sarılır gibiydi justine, şefkatle bastırdı yastığı, merhametle, sonsuz bir sevgiyle, aşkla. o güvercini, üstüne örtüyü atarak yakalayıp, özgür bıraktığı gibi...<br /><br />agleahttps://www.blogger.com/profile/05819138729053143997noreply@blogger.com