tag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post7296174215663360541..comments2023-07-16T19:02:35.238+03:00Comments on sarı kent: şapşik kaktüs, ütopik enginarjustinehttp://www.blogger.com/profile/16564510296794114909noreply@blogger.comBlogger10125tag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-47976986680601771402013-05-20T03:27:42.708+03:002013-05-20T03:27:42.708+03:00Duygucuğum kusura bakma, unutmuşum bu yorumu ben. ...Duygucuğum kusura bakma, unutmuşum bu yorumu ben. Nöbet kafası işte, bir de eski bir yazının altında olunca yorumun, kaynamış gitmiş. <br /><br />Soruna gelince; Justine'i seçmemin çok önemli bir hikâyesi ya da nedeni yok. Sadece bir mahlas, nickten bahsediyoruz, o kadar. Elbette sevdiğim bir romanın, ilginç bir karakteri Justine, ama inan bana "en özel" filan değil;) Komiktir; Durrell'in kitabı en sevdiklerim arasında olmadığı gibi, yazarın dörtlemesi içinde Balthazar'dan da sonra gelir. Bir gün, gecenin bir yarısı blog açmak istedim, mahlas seçme kısmı ise sadece bir iki saniye sürdü. Aklıma Justine geldi, o oldu;)<br /><br />Yanlış anlamanı istemiyorum; etkilendiğim karakterler, çok çok sevdiğim, unutamadığım roman kişileri elbette var, ama bir tane değil. "En özel hangisi" sorusu büyük bir kısıtlama durumu yaratıyor, o sınırlamayı sevmiyorum.<br /><br />İyi geceler, sevgiler.justinehttps://www.blogger.com/profile/16564510296794114909noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-45889629146829734522013-05-19T12:58:00.003+03:002013-05-19T12:58:00.003+03:00sevgili justine,
öyle bir şey yoksa neden "j...sevgili justine,<br /><br />öyle bir şey yoksa neden "justine" i seçtin o zaman?duygunoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-43064979602835239712013-05-18T15:23:31.888+03:002013-05-18T15:23:31.888+03:00Öyle bir şey yok Duygu, çok üzgünüm ama tek bir ki...Öyle bir şey yok Duygu, çok üzgünüm ama tek bir kitap diye bir şey yok, üstelik bu, "anneni mi yoksa babanı mı daha çok seviyorsun", sorusu kadar anlamsız;)<br />Sevgiler.justinehttps://www.blogger.com/profile/16564510296794114909noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-91513630742787958552013-05-17T20:31:42.021+03:002013-05-17T20:31:42.021+03:00sevgili justine,
hiç üşenmedin en iyi yazarları ...sevgili justine, <br /><br />hiç üşenmedin en iyi yazarları sıralamışsın, güzel güzel anlatmışsın. ama ben tek bir kitap soruyorum. bu saydıkların arasındaki en iyiyi, senin için diğerlerinden farklı olarak konumlanan o baş yapıtı? duygunoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-18126325026768332013-05-17T04:57:16.384+03:002013-05-17T04:57:16.384+03:00Yok Duygu, yanlış anlamışsın beni, baş yapıt değil...Yok Duygu, yanlış anlamışsın beni, baş yapıt değil demedim, asla öyle bir cümle kullanmam kitaplar için. Eğer daha önce kullanmışsam da aceleden öyle yazmışımdır, dikkat etmemişim demektir. Baş yapıt kelimesi fazla iddialı kalır, hem kitapları listeleyip sıraya koymayı da sevmem. Her neyse, Aşksız İlişkiler için başucu kitabım değil demiştim, sevdim ama sadece o kadar. Tavsiye istiyorsan Godot'yu Beklerken muhteşem bir kitaptır, hem oyun (tiyatro) seviyormuşsun, onu okuyabilirsin. Sevdiğim diğer kitaplara gelince, öyle çok ki.. Dostoyevski'nin tüm kitapları ama özellikle Cinler ve Karamazov Kardeşler'i, sonra Suç ve Ceza'sı, Tolstoy'un Anna Karenina'sı, İvan İlyiç'in Ölümü, fikirlerine katılmasam da Kroyçer Sonat'ı, Nabokov'un acı çekerek okuduğum Lolita'sı (edebi yönden inanılmaz kuvvetlidir bana göre), John Kennedy Toole'un Alıklar Birliği romanı çok, çok, çok sevdiğim, muhteşem bir kitaptır (al sana baş yapıt!;p), Orhan Pamuk'un Kara Kitap'ı, Beyaz Kale'si, Fowles'ın Yaratık'ı, Koleksiyoncu'su, Tanpınar'ın S.A.E. romanı, Shakespeare'in neredeyse tüm oyunları, H. Arkan'ın Menekşeler, Atlar, Oburlar'ı, Kafka'nın Dava'sı, Dönüşüm'ü, Salinger'ın Çavdar Tarlasında Çocuklar'ı, Franny ve Zooey'si ve tüm öyküleri, Bulgakov'un Köpek Kalbi romanı, Homeros'un destansı İlyada ve Odysseia'sı, Faulkner'in Döşeğimde Ölürken'i... Of, ne yaptın Duygu sen bana!? Hem de gecenin bu vakti, sabaha karşı tam bir hezeyan içinde sana sevdiğim kitapları yazmaya çalışıyorum;/ Çok zor, hem imkansız da. Çoğu kitap unutuldu kesin, daha Conrad ya da öykü yazarlarından bahsetmedim bile. Hem yeni tanıştığım Vonnegut'u da sayamadım. Neyse, ben bu işi burada bırakayım ve sen eğer illaki tavsiye istiyorsan bloğa yazdığım kitap yazılarına bir göz atıver, sevdiğim kitapları yazıyorum zaten;)<br /><br />Son olarak, bir kitabın baş yapıt olmasına sadece kişi kendisi karar verir, sen de demişsin; hislerimize duygularımıza bir şekilde etki ediyor ve o kitabı diğerlerinden daha çok seviyoruz, bunun mantığı, matematiği yok.<br /><br />Şimdi yatmalıyım, sevgiler, iyi geceler olsun. justinehttps://www.blogger.com/profile/16564510296794114909noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-3233714947753936692013-05-15T13:12:11.689+03:002013-05-15T13:12:11.689+03:00ben tam bir beckett meraklısıyım bu aralar. aşksız...ben tam bir beckett meraklısıyım bu aralar. aşksız ilişkiler'nden mi başlasam yoksagodot'tan mı yoksa yoksa sıradan kadınlar düşü'nden mi bilemedim. şimdi benim için öykü>tiyatro>roman. o yüzden aşksız ilişkileri çok merak ediyorum. bir başyapıt değil, demişsin peki beckett'in başyapıtı hangisi sence? ayrıca beckett'tan bağımsız olarak okuduğun ve başyapıt kabul ettiğin kitap hangisi? ve neden neden neden? okuduklarımız hislerimize ve yaşantımıza nasıl etki ediyor da bir eseri başyapıt ilan ediyoruz? bunu hep merak etmişimdir. duygunoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-88403629589228053642013-05-14T17:27:03.673+03:002013-05-14T17:27:03.673+03:00Merhaba Duygu.
Kitapları anlatmaktan çok, ne düşü...Merhaba Duygu.<br /><br />Kitapları anlatmaktan çok, ne düşündüğümü, sevip sevmediğimi ya da bana ne hissettirdiğini yazdığım ve böylesini daha anlamlı bulduğum için sorun tam benlik, sevdim;) Genelde ilk yazanlar -daha önce konuşmadığım kişiler- bana yekten kitabı anlatsana filan diyorlar ya, o zaman gülüyorum, saçma geliyor öyle istekler bana. Her neyse, yine uzatıyorum, tamam hemen kitaba geçtim;<br /><br />Ben Beckett'ı severim, onun dilinin sadeliğine alışığım ve yazıdaki minimalizmini kendime yakın bulurum. Ama bu kitap Godot'yu Beklerken gibi değildi. Aşksız İlişkiler, kısa öykülerden oluşan bir roman, bu tanımı özellikle böyle yaptım çünkü öyküler birbirinden bağımsız değil, ama yekpare bir parçanın ayrılmaz elemanı gibi de değiller. Hani bilinen, klasik romanlarda bölüm bölüm nefes alırız ya, bu romanda öyküler arasında düşünüp, ara veriyoruz. Belacqua, kitabın ana karakteri; öfkeli, kafasını devamlı uzam değiştirmeye takmış (böylelikle cinlerini atlattığını düşünüyor;)), ama değişen uzamlarda da bir türlü huzurlu olamayan, "rahatsız" bir tip. Sadece yerinden kalkıp gitme fikrinin rahatlatıcılığına sığınıyor. Yol önemli değil. Aklıma Beckett'ın kitap yazma işi için söylediği; bu iş soluk alabilmek için yapılır, gerisi mühim değil." lafı geliyor. Bilirsin Duygu, her karakter yazardan küçük de olsa bir parça taşır, benim fikrime göre, Belacqua söz konusu olunca parça büyüyor. Sana çizdiğim yerlerden yazmak istiyorum ama çok uzayacak, hem sana cevap verirken kitap hakkında yazmak da istedim;) O zaman şöyle yapalım; sen ne düşündüğümü sormuşsun, ben kısaca kitabı sevdim, başucu kitabım değil, ama Beckett aşkına kıymetlim oldu diyeyim. Belacqua'nın bırak çevresindeki insanları, kendisini bile dikkate almaması, duymak istememesinin beni şaşırttığını, tüylerimi diken diken ettiğini, söyleyeyim. Eğer bu karakterle tanışmaya niyetin varsa (ki şiddetle tavsiye ederim); umursamaz, kayıtsız ve oldukça ironik birine kendini hazırla diye de uyarayım.<br /><br />Ve burada hem sana hem de kendime söz vereyim, bu yoruma bir işaret atayım; Aşksız İlişkiler hakkında çok yakında yazılacak, yaz Justine!<br /><br />Çok sevgiler Duygu, bana bu güzel kitabı tekrar hatırlattığın için teşekkürler. Murphy elimdeydi aylar önce, tatil, sınav ve -elbette!- oyalanma derken tekrar elime alamamıştım, şimdi ona dönmek istedim. Hayırlısı;)justinehttps://www.blogger.com/profile/16564510296794114909noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-50723866114226734822013-05-14T12:02:49.397+03:002013-05-14T12:02:49.397+03:00eh sait faik'in iyiliği tartışılmaz da ben ası...eh sait faik'in iyiliği tartışılmaz da ben asıl aşksız ilişkileri merak ettim justine? bana kitap hakkında ne düşündüğünü söyler misin?duygunoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-45588996307277571052013-05-07T04:29:15.245+03:002013-05-07T04:29:15.245+03:00Mavi Balon merhaba, nasılsın? Senin de dediğin gib...Mavi Balon merhaba, nasılsın? Senin de dediğin gibi, ff'de daha çok karşılaştığımız için burada birden seni görmek şaşırttı, beklemiyordum. Eh, iyi de oldu ama, hoş geldin;)<br /><br />Şimdi nöbetteyim, gecenin bir yarısı oturmuş sana yazıyorum. Buraları epey ihmal ettim sanki, şimdi sana cevap yazarken daha net farkettim. <br /><br />Yazıyı sevmeni de ben sevdim, biz buralarda yazanlar birbirimizi sevindire sevindire yaşayıp gidiyoruz işte, güzel bir şey bu;p<br /><br />Yorumun için çok sağol, sevgiler.justinehttps://www.blogger.com/profile/16564510296794114909noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5403160945973589528.post-50752898701495422832013-05-03T16:40:33.541+03:002013-05-03T16:40:33.541+03:00Önceden de okurdum seni Justine, ama ff'e geld...Önceden de okurdum seni Justine, ama ff'e geldiğinden beri daha fazla okur, samimi, yakın oldum kendimce.. Pek sevdim yazını hani çok büyük değişiklikler olmasa da buna benzer bir şekilde güne başladım bende... mavihttps://www.blogger.com/profile/00530486262158940806noreply@blogger.com