Buraya yazmadığım zamanda neler yaptım? Hmmm, hiç. Bir şeyler oldu tabii, Serap ve Lilişka İstanbul'dan geldi, Poliş bir ara İstanbul'a gitmeye hazırlandı, bir iş geldi, sonra vazgeçti. Ben çalıştım, iş-ev, iş-ev, dolandım durdum ikisi arasında, sonra saçımın şekliyle oynadım, iyi de oldu kuaförde geçirdiğim sürede uzun süredir elime almadığım kitabımı okudum. Hatta kuaföre keşke bir yıl arayla değil de hep gelsem, burada iyi kitap okuyorum dedim. Çok güldüler bu lafıma, oysa gerçekti ve içim acıyordu aslında;p Bir ara denize gittim, böylelikle siftahı yaptım. Geçen yaz bıraktığım gibi duruyordu su, çok güzel, çok çok güzel.
Yok, bu yazı içli bir yazı olmayacak, olmasın tabii, öyle bir yazı yazacak olsaydım, dün gecenin köründe, nöbetin benim bölümümde okuduğum güzel şiirlerden birini ekleyiverirdim buraya. Yoksa eklesem mi... ?
Hadi bakalım;
"...ben tutkunun yanındayım./ yaşamada daha iyisi yok bu duru serinlik saatinden,/ beraber uyanmanın saatinden..."
e. pound/tavan arası
Kafam kayıp kayıp gidiyor, bir oraya, bir buraya. Karman çorman bir sürü şey okuyorum, iyi gelmiyor bunlar bana. En güzeli, akşam serinlik başladığında balkonda oturup şehri seyretmek. Yemek yapmak da fena değil, ama eskisi kadar mutfakla ilgili olduğumu söyleyemem, yemek yaparken de dağılıyorum. Her neyse. A, bunu söyleyince aklıma geldi, Lily çok komik, bazı kelimeleri nerede kullanacağını karıştırıyor, aksanı da var, "r"leri yutuyor. Bence sorun yok ama ablam dertli. Ne diyordum, evet, geçen gün ona neden bunu böyle yaptın Liliş diye sitem ettiğimde, üzgün bir yüz ifadesiyle "neyse ki" dedi. Hadi canım, o kelime orada kullanılmaz, dedim gülerek, takmadı elbette, o da güldü geçti;) Bugün hepsi beraber Çeşme'ye gittiler, bir süre oradalar. Rüya, Liliş ve diğerleri. Biz Poliş'le evdeyiz, belki iki günlüğüne katılırız onlara, bakalım. Ramazan ayı sayesinde harika bir sessizlik var şehirde (davulcular hariç), bu güzel sessizliğin tadını çıkarıyoruz. Düğün dernek olayına birazcık da olsa ara vermeleri ne hoş oldu, sessizliği seviyorum.
-----------------
Poliş'le uzun süredir aklımızda olan, seyretmek istediğimiz bir sürü film var, bir türlü zamanları gelmiyor. Geçen onlardan birini seyrettik. Denize gitmeden hemen önce Jaws'ı seyretmek muhteşem bir fikirdi tabii, aferin bize;p Geçen gün ise üç kız Mientras duermes adında bir İspanyol filmini seyrettik. Böylelikle harika bir konu nasıl rezil edilir görmüş olduk. Seyreden varsa bilir, filmdeki kadın saftı tamam, ama azıcık da salak mıydı ne? Bugün.... Akşam üzeri güzel bir yemek yaptım, aşağıda fotoğrafları var. Öğlen yaptığım buzlu çay ise muhteşem olmuş, şimdi onun keyfiyle yazıyorum size. Buzlu çay için Passive ve Zerka'ya teşekkür edip hızlı bir kapanış yapayım. İki nöbetim kaldı, parmaklarımla sayıp duruyorum, ne olursa olsun gitmem gerek, yalnız ya da değil, kaçmam lazım. Çok bunaldım.
---------------------
Girit kabağı harika bir sebzeymiş, bunca zamandır neden tanışamadık kendisiyle bilmiyorum. Neyse, geç oldu, güç olmasın. Bu güzel yaz yemeğini Radyoz'nin seçtiği güzel coverlar'ı dinleyerek yaptım. Yukarıdaki şarkı listesi de oradan mülhem. Tarif ise kısaca şöyle; Girit kabaklarını birkaç parçaya bölüp, fırın kabına koydum, üzerine dilimlediğim domatesleri ve bütün hâlinde sarmısakları ve İzmir tulumunu da ekledim, son olarak sızma zeytinyağını sebzelerin üzerine gezdirip ısınmış fırına koydum. Biraz fesleğen ve tuzu unutmadım tabii. Bir saat yetti bu yemeğin pişmesi için, ben yanına et kızarttım, sizin keyfiniz bilir. Tek başına da harika bir yemek bu bana kalırsa. Buzlu çayın yapılışı daha kolay; ben lipton demlik poşetlerinden iki tane ve iki tane de yeşil çay poşeti koydum çaydanlığa ve on dakika kadar demledim, buz dolu bir sürahiye üç limonun suyunu sıktım ve kabuklarını da dilimleyip ekledim, biraz taze nane koyup, çaydanlıktaki çayı koydum ve üzerine buz gibi su katıp biraz da buzdolabında demlenmesi için beklettim. Bana verilen iki harika tarifi kafamda alt üst edip bu şekilde yaptım. Güzel oldu, tavsiye ederim.
böyleydi,
böyle oldu,
ve en sonunda böyle.
pek kaliteli bir foto değil ama buzlu çay olayı da budur.