(Redd/Kirli Suyunda Parıltılar)
"...
Ayaklarını indirip kolunun üzerine yan yattı. Kendine çok acıyordu. Gerasim'in bitişik odaya kadar gitmesini zor bekledi ve kendini daha fazla tutamadan çocuk gibi ağlamaya başladı. Zavallılığına, korkunç yalnızlığına, insanların ve Tanrı'nın acımasızlığına, Tanrı’nın olmayışına ağlıyordu.
Bütün bunları niçin yaptın? Niçin beni buralara getirdin? Ne yaptım ben de bu acıları çektiriyorsun?" diyordu. Cevap beklemiyordu. Bir cevabın olmadığına, olamayacağına ağlıyordu. Ağrı yeniden depreşti, fakat o kıpırdamıyor, kimseyi çağırmıyordu. Kendi kendine: "Hah… Vur... Daha vur! Ama niçin? Ne yaptım ben sana? Ne!..." diyordu.
Sonra sustu ve yatıştı. Sadece ağlaması değil soluk alması da durmuştu. Dikkat kesilip dinlemeye başladı. Dinlediği bir ses, bir konuşma değildi. Derinlerden gelen ruhundaki titreşimleri, kabaran düşüncelerini dinliyordu.
"Ne istiyorsun?"
Ruhu ona açıkça böyle sesleniyordu.
"Ne istiyorsun? Ne istiyorsun?" diye tekrarladı İvan İlyiç. Sonra cevap verdi: “Ne mi? Acı çekmemek… Yaşamak…”
Sonra tekrar dinlemeye başladı. O kadar dikkatli dinliyordu ki, ağrılarını bile hissetmez oldu. Ruhu,
"Yaşamak mı? Nasıl yaşamak?" diye soruyordu.
"Eskiden nasıl yaşıyorsam öyle. İyi ve huzurlu."
"Eskiden iyi ve huzurlu muydun?”
..."
İvan İlyiç'in Ölümü/Tolstoy (çev, Elanur Bahar-Kumsaati Yayınları)
----------
Biraz sıkıntılıyım. Onun için yüzümü güldüren her şeyi coşkuyla karşılıyorum. İvan İlyiç'in başka bir çevirisinde, istediği yaşamın tarifi; "rahat ve tatlı" diye çevrilmiş. Bu çok hoşuma gidiyor, rahat ve tatlı; temiz, beyaz bir yatak, serin esen rüzgâr, tüller, sakin bir kalp, içecek olarak sadece su.
Redd'in bu şarkısını eskiden çok dinlerdim, unutmuşum. İyi geldi şimdi duymak, sabah da işten gelirken yüksek sesle I Am the Walrus'u dinlemek çok iyi gelmişti. Uykusuz ve yorgun, şarkıya eşlik etmek -Jim Carrey'nin muhteşem yorumuna- bir kutu prozac almış gibi yapıyor insanı. (Hiç almadım, bilmem ama iyi bir benzetme gibi geldi birden. Neyse, olur bana öyle.) Şikayetçi, kalbini dinleyen, mutlu olmak isteyen, kolay, hoş bir yaşamın özlemini kuran, İvan İlyiç'e, senin benim gibi birine işte, ne zaman, ne iyi gelir, hiç belli olmaz.
Dinlesenize Carrey'nin yorumunu, hiç yoktan keyif ne güzel.
Redd'in bu şarkısını eskiden çok dinlerdim, unutmuşum. İyi geldi şimdi duymak, sabah da işten gelirken yüksek sesle I Am the Walrus'u dinlemek çok iyi gelmişti. Uykusuz ve yorgun, şarkıya eşlik etmek -Jim Carrey'nin muhteşem yorumuna- bir kutu prozac almış gibi yapıyor insanı. (Hiç almadım, bilmem ama iyi bir benzetme gibi geldi birden. Neyse, olur bana öyle.) Şikayetçi, kalbini dinleyen, mutlu olmak isteyen, kolay, hoş bir yaşamın özlemini kuran, İvan İlyiç'e, senin benim gibi birine işte, ne zaman, ne iyi gelir, hiç belli olmaz.
Dinlesenize Carrey'nin yorumunu, hiç yoktan keyif ne güzel.
14 yorum:
sanıyorum ki bu kadar boğucu sıcaklıktan sonra yağmur yağacak. terasa çıktım, aa ne güzel esiyor. tozluydu. yıkadım hortumla, arçil e de dedim, çayımızı, kurabiyemizi alıp terasta oturalım, diye. dirseğinin üstünde birazcık yükselip, sen otur annem, güzel olur hakkaten, dedi. hmmm...
ben bugün iyiyim. bir süre de iyi olmak, canımı hiç sıkmak istemiyorum. ekstra sorun çıkmazsa, bu hali otomata bağlayabiliriz bir süreliğine.
şarkıları dinleyemedim. çok kesiliyor. clea tatlı yapmamış mı? şimdi güzelce ondan yersiniz ve keyfin yerine gelir, justine. dünkü dizide kız, her şey idrak sorunu; insan idrakle cehennemdeki cennetini, cenneteki cehennnemini yaratabilir, diyordu. iyi olmaya çalışalım hadi. sarılıp öpüyorum.
Güzel Justine,
Yalnızlık ve sükunet su kadar öncelikli ihtiyaçlardan. Ve sevildiğini sakın, sakın unutma.
Öpüyorum.
Yine güldüm, Arçil'e;) "sen otur annem, güzel olur hakkaten", çok kafa bu çocuk, takipçisiyim;p
Şarkılar çok güzel canım, sonra tekrar denersin, unutmazsan.
Poliş yaptı tatlısını, büyük bir cam kaba bisküvi koymuş sanırım, üzerinde puding gibi bir şey vardı, en üstte de çilekle kaplıydı tatlı. Limon dilimleri vardı süs olarak ama en hoşu ciddi limon tadı hissedilmesiydi yerken. Yoğun limon kokuyordu, pek beğendim, kardeşim yaptı diye söylemiyorum, mis gibiydi;) Akşam yemeğinden sonra Rüya'yı görmeye gittik, orada hep beraber yedik. Çok hafif bir tatlıydı canım, panna cotta'dan bile daha hafif, düşün artık;p
İdrak konusunda sana hak veriyorum Peri, ama bazen... Ah, o bazenler;)
Çok sarıldım.
Canım Atze, unutmam. Sağol sen.
Clea tatlı yapmaz mı! en alta petibörleri diziyorsunuz, üstüne vanilyalı (içine limon kabuğu rendelenmiş olacak!) pudingi döküyorsunuz, yarım kalmış fındıklı biskuvileri filan toplayıp rondoda püre haline getirip pudingin üstünü kaplayacak şekilde döküyorsunuz, yine rondoda püre haline getirilip pudra şekeri ile tatlandırılmış çilekleri de onun üstüne döktünüz mü, tatlınız hazır. ben çilekli püreyi dökmeden meyveli sos yapmıştım onu da döktüm ama çok azdı olmasa da olur. çilekli püreye de limon kabuğu rendesi eklemeyi unutmayın. çok hafifffffff ve harikaaaaaaa.
şimdiiii, kim mutsuzdu ya da şöyle söyleyeyim hanginiz Walrus?
e)hepimiz;p
Tatlı harikaydı, bir de buradan eline sağlık diyeyim, senin elin lezzetli Poliş, değdiği her şeyi güzelleştiriyor.
güzel görünüyor çok. yoğun limon aromasının nedenianlaşıldı böylece. ben bunun bildiğimiz çikolata pudinglisini yapıyordum. altta petibörler, üstte puding, sonra da hindistancevizi ya da fındık kırıkları vs.
mutsuzluk filan kalmamıştır kimsede bu tatlıyla. eline sağlık, clea. öpüyorum çok, sevgiler.
Canım, ben şimdi hastanedeyim. Burada bazen takılıyor blog, yorumu açamadım cevap yazmak için. Neyse, mutsuzluk diyorduk değil mi?
Tatlı geçirdi, mesai geri getirdi;p Yok ya, şaka yapıyorum, iyiyim ben. Şimdi (3'te bitiyor) çıkıyorum zaten, Poliş'le buluşup alışveriş yapacağız.
Çok sarıldım.
Yemiş kadar oldum, ama hakikaten yemek için Ankara'ya dönünce Annem ve kız kardeşlerimle mutfağa girip (ki mutfak işlerinden hiç anlamam, ama sanki elim yatkın gibi biraz:) Annem'in de yaptığı bu pastada küçük değişiklikler yaparak yeniden keyf edeceğim.
He heh, afiyet olsun.
Not: Şarkılar güzeldi.
Demek yaz tatlıları istiyorsunuz, en kısa zaman da moral düzelten, serinleten, neşe veren tatlı tariflerimi paylaşacağım :)
Sağol Cüneytciğim, "çok güzel, iyi oldu" gerçekten;p
Ne zaman gidiyorsun Ankara'ya? Selamlar ve sevgiler ailene.
p.s.: Şarkılar özenle seçiliyor tarafımdan, beğenmene sevindim, hatta kendim söylemiş kadar oldum;p
Harika olur Buket. Sevgiler sana.
Daha var, hatta çok var:(
Şimdi bir sinema filminde çalışıyorum, o bitince de fotoğraf sergisi çalışması (açılışa seni, Clea'yı ve beni duyan herkesi davet edeceğim, belki zaman ve uzam kesişir İstanbul'da)... Yani en az iki ay sonra, ama iyi haber:
Onların buraya gelme ihtimali var, film bittikten sonra. Belki de burada yaparız pastayı:)
Sevgiler, ama şöyle bolca olanından:)
Sana kolay gelsin Cüneyt, koşturuyorsun gerçekten. Sergi zamanı umarım orada olurum, çok isterim inan.
Enerjin ve gücün hiç bitmez inşallah, çok sevgiler.
Yorum Gönder