Cuma, Şubat 03, 2012

kıyamet gibi gelen delilik

Bir film izledim biraz önce, Take Shelter, yok hayatım değişmedi, sadece bir şeyler yazacağım. Sonra gider uyurum. 

"Gözleriniz kapalı ve elleriniz kasıklarınızda. O gök kuşağı ışıkta. O tam sessizlikte."


Bu yaz İstanbul'a gittiğimde bir sahaftan Eşlik kitabını almıştım Beckett'ın. Bir bira açmış, o gece okumuştum. Eşlik hakkında hemen o an, okuduğum gibi bir şeyler yazmak istemiştim, kalmış öyle, kalır. Sonra peşinizden sürüklenir tabii, bunu, okuduğu her kelimenin gölgesi yüzüne vuranlar iyi bilir. Ben hiçbir şey bilmiyorum esasen, yüzüm leke dolu, hatırlamasam keşke, hatırlıyorum. "Bir kavağın dibinde sırtüstü yatmaktasın, titreşen gölgesinde." Filmde yavaş yavaş gelen delilik var, kalıtım önemli tabii, annesi tanı koyulmuş bir akıl hastası adamın, belirtiler usulca geliyor. Yaklaşan bulutlar çok karanlık. Bir gün okuldan gelmiştim, hemen evin yanıbaşından değil, İstanbul'da yatılı okuduğum yerden. Soğuk evde oturuyorum, babam kapıdan seslendi; Ayşe, kızım sen mi geldin? Gülmüştüm, baba, benim adım Ayşe mi, dalga mı geçiyorsun benimle? İsmim Ayşe değildi, babam dalga geçmiyordu, hastalığın nasıl geldiğini çocuk aklınla bilemezsin, hâlâ şaşırıyorum. Birileri seninle birliktedir karanlıkta, onun masal olduğunu okuduğun kitaplar yazar ama sen gerçeği hissedersin. "En sonunda çabanın boşa gitmesi ve sessizlik çok daha iyi değil mi. Ve senin her zaman olduğun gibi olman." Bir sığınağa ihtiyacımız var, bizi tüm fırtınalardan koruyacak bir kalkan. Biraz hava lazım, biraz ışık, sonrası kurtuluş. "Tanrı sevgidir. Öyle mi değil mi? Değil."  
Kara bir cübbe giymiş gökyüzü, çok korkutuyor beni, sakin, kımıldamadan duruyorum, ama öyle. Üstelik bu rüyayı kaç kere gördüm arka arkaya. Ne etkileyici bir filmdi bu gece seyrettiğim, hiç yakıştırmayacaksınız ama aşağıdaki  şarkıyı dinledim filmden sonra. Bir kere daha dinleyip yatacağım. Hiç rüyasız bir uyku dileğiyle. 
 

p.s.: Film (Take Shelter), Michael Shannon'ın çok çok sevdiğim Bug filminin öncesini anlatıyor sanki. Çok benziyor iki film birbirine, ikisi de güzel. Seyredin bence, pişman olmazsınız.

-------------
* İtalik yazdığım alıntılar Eşlik'ten. 
** Buradan filmi izleyebilirsiniz, ben online izlemedim tabii, sizin takılmadan nasıl izlediğinizi de bilmiyorum ya, neyse;) Hastaneden arkadaşlar hep buralardan izliyorlar, bir bildikleri var demek ki. Onlara ve herkese kolaylık olsun bu link. Şimdilik bu kadar, kaçtım.

12 yorum:

alkım doğan dedi ki...

justine, yazdıkların aklıma pek çok şeyi getirdi aslında.
"summer of aviya" diye bir film izlemiştim yıllar önce, on yaşındaki bir çocuğun ruhsal gelgitleri olan annesiyle ilişkisini, yaşadıklarını anlatıyordu. yakın zamanda izlediğim, bir kibbutzda geçen "tatlı çamur" filmi vardı bir de. ikisinde de çocukla zaman zaman nöbetler geçiren annenin ilişkisi anlatılıyordu. çocuk bir yandan anneyi dışlamaya hazır topluma karşı annesini savunuyor, diğer yandan da bu "delilikle" başetmeye çalışıyordu. çok yakıcı hikayelerdi. bir çocuk için ağır yükler bunlar...(bir de bir sahil kasabasında geçen italyan bir film geldi şimdi aklıma ama adını hatırlayamadım.)
kara bulutlu bu filmi merak ettim. listede ne çok film var, yetişemiyorum:)
bu arada önerdiğin siteden film izlemeyi deneyeceğim bir ara. şimdiye kadar böyle bir şeye kalkışmamıştım ben de...
sevgiler.

justine dedi ki...

Bilmem ki Alkım, seyreden nasıl yapıyor o online izleme işini? Ben işimi sağlama alırım, zaten binlerce film var arşivimde, onlardan birini seçiyorum, online izlemek anlamsız geliyor hâliyle. Sen bir dene bakalım, link verdiğim yer iyiyse ben de arkadaşlara söylerim. İndirmeye üşenirsem de oturur izlerim;)

Bahsettiğin iki filme de baktım, sanırım yok onlar bende. Listeye de bir bakmalıyım. Teşekkürler canım, senin film zevkine güveniyorum, onları da izleme listesine alacağım.

Take Shelter'ı izle lütfen, ama önce -izlemediysen- Bug filmini izle. Benziyorlar bence birbirlerine. Hastalıklar farklı belki, fakat yine de oynayan adam aynı ve karabasanlar benzer.

Çok sevgiler.

p.s.: Alkımcığım daha iyisin şimdi değil mi? Düzeldiğini söylemiştin, dikkat et kendine. Bir de Zerka'nın orada daha sonra tanıştık sanıyordum demişsin ya, haklısın tabii, ama geriye dönük okuma yapıyorum, bahsettiğimiz yazıyı sen yazdıktan çok sonra okudum ben, yazılarını seviyorum;)

Mehmet dedi ki...

http://www.imdb.com/title/tt0326977/

"sahil kasabasında geçen italyan bir film" bana yukarıdaki filmi çağrıştırdı. O değilse bile, benzer bir konusu var. Yönetmenin diğer filmlerini de öneririm.

Bir diğer önereceğim yönetmen de(maden İtalyanlardan başladık) Giuseppe Tornatore olacak. özellikle Cennet Sineması ile Legend of 1900'u şiddetle öneririm.

Bandırma'da dün kar yağdı. neden bilmiyorum, bu aralar evin değil, odamın kapısından dışarı çıkmak istemiyorum. Birkaç gündür Theo Angelopoulos izliyorum ara vermeden.

justine dedi ki...

Hmmm, evet Mehmet, Alkım'ın bahsettiği film dediğiniz olabilir. "Hiç Korkmuyorum" diye çevrilmişti sanki. Ben seyrettim o filmi, fena değildi, ama çok çok etkilendiğim bir film de değildi, unuttum gitti.

Gabriele Salvatores sinemasını biliyorum, Tornatore'nin ise Malena'sı kötüydü.
Cennet Sineması ve Legend of 1900 çok methedilen filmler, hâlâ izleyemedim ben. Şiddetle öneriyorsanız, izlemek şart oldu, teşekkürler tavsiye için;)

Dün İzmir'e de yağdı kar, dışarı çıkmama isteği çok normal, bence kar, sıcak evden seyrettiğin zaman daha güzel;p

Theo Angelopoulos filmleri, bu beyaz ve soğuk günler için ne güzel bir seçim, iyi seyirler size.

Sevgiler çok.

alkım doğan dedi ki...

justine, daha iyiyim, sağol:) yolculuklarda oluyor böyle ufak tefek rahatsızlıklar. neyse ki uzun sürmedi.
söylediğin websitesini dönünce deneyeceğim. merak ettim hakikaten. sana da yazarım nasıl bulduğumu.
bu arada benim bahsettiğim filmin ismini sonradan hatırladım: "respiro". diğer iki film kadar etkileyici bulmamıştım gerçi.
şimdilik hoşçakal:)

justine dedi ki...

Harika, geçmiş bitmiş olsun. Yolculuk ve tatillerde (seninkisi tatil değil biliyorum ama), kısaca evden uzakta hasta olmaktan nefret ediyorum. Fikrinden bile nefret ediyorum, düşün o kadar;)

Respiro'yu seyrettim ben, evet çok iyi değildi, unutuldu gitti.

Özledim, dön hadi;)

pelinpembesi dedi ki...

justine, çok iyi oldu link vermen. keşke senin gibi bir arkadaşım olsaydı film arşivi ve bilgisi olan. söylediklerini ancak link verirsen seyrediyorum, sonra ara dur.. ayrıca bu kadar çok filme nasıl sahipsin , merak ettim de..

justine dedi ki...

Canım Buketciğim, ne güzel sormuşsun öyle, Liliş gibi, çok hoş;) Ben kendimi bildim bileli film koleksiyonu yapıyorum Buket, önceden bu indirmeler filan yokken satın alıyordum, Ayhan (arkadaşım) sağolsun, bana tüm filmleri buluyordu. Sabahtan akşama kadar filmlerden konuşuyorduk, o zamanlar tüm kült filmleri, önemli yönetmenlerin filmlerini tamamlamıştım zaten. Hatta bir ara indirecek film bile kalmadı, düşün artık;) Üç arşivim var içinde binlerce film olan, her biri 1 TB kapasitesinde, onların dışında masaüstünün harddiski de dolu, ayrıca yüzlerce dvd var tek tek arşivlenmiş, üzerlerine güzelce film isimleri yazılmış;p Hatta o dvdler için çok güzel bir dolap yaptırmıştım, tv dolabı. Kullanıyorum hâlâ.

A, Poliş film hastasıdır ayrıca, tüm bu filmler ikimizin koleksiyonu, Poliş'le film izlemek müthiş keyiflidir.

Sakın öyle düşünme, film bilgisi olan arkadaşım olsaydı filan diye, ben buradayım. Ne zaman istersen sana yardımcı olurum. Bundan sonra link de veririm bahsettiğim filmlere. Mailden link vermemi isteyen olmuştu, ondan koymaya başlamıştım, bilseydim senin de o izleme şeklini tercih ettiğini daha çok dikkat ederdim.

Çok öpüyorum seni, sevgiler.

p.s.: Bu arada kendini de hiç hafife alma, gayet iyi filmler izliyorsun ve sıkı filmleri bulmaya çalışıyorsun. Bloğunda bahsettiğin Üç Kadın'ı herkes bilmez mesela, Altman'ın -görece- bilinmeyen fakat şahane bir filmidir. Ben bayılırım o filme.

pelinpembesi dedi ki...

justine , teşekkür ederim içten cevabına. hem benim bilgi aldığım en büyük kaynak sensin :)

justine dedi ki...

Rica ederim;)

zerka dedi ki...

o arşivden bizler de faydalanabilir miyiz acaba?:) çünkü sen o dolapları falan anlatınca nasıl canım çekti anlatamam. (ya filmi anlatıyorum, link veriyorum daha da napiyim diyebilirsin şimdi, haklısın da:))

internetten film izleyebilmek çok güzel bir olanak elbette ama o film izleme siteleri beni çileden çıkarıyor, hem görüntüleri kötü oluyor, hem de ikide bir kesilmeler, sonra filmin en heyecanlı yerinde, daha fazlası için üye olmanız gerekir gibi sinir bozmalar, üye olmuyorsan yok modemi kapat açmışlar, pop uplar falan falan:) güzel, kaliteli bir site önerisi olan varsa kendisine duacıyım:)

bu arada, yazı hakkında söyleyecek çok şeyim vardı aslında ama yazdım yazdım sildim, bir türlü aklımdakileri yazıya dökemedim. belki kelimeler demleniyordur aklımda da bir zaman bir yazı olarak ortaya çıkarlar, kim bilir:)

bir de, endenozya’daki alkım’a buradan selamlarımı gönderiyorum:)

sevgiler.

justine dedi ki...

Evet, hmmmm, tabii, olabilir...
;))

Tam beş, on dakika önce Mentalist'in son bölümünü seyretmiş bulunuyorum Zerkacığım, kafamda çoğu şey yerli yerine oturdu. Red John'un kim olduğunu zaten tahmin ediyordum ya, şimdi iyice eminim artık. Önceden sadece birinci sezonu izlemiş, sonra bırakmıştım. Red John-Patrick Jane tartışmalarına girmiyordum onun için. Sonra, -hep bahsediyorum yazılarımda- sen de biliyorsundur hepsini izledim arka arkaya, şimdi de yayınlandıkça izliyorum. İşte, diyeceğim şu ki, bu bölümde çok fazla belli ettiler artık. Önceden böyle olmalı derken, bu sefer gösterdiler bana kalırsa.

A, ne diyorum ben yahu!? Sıkılmadın umarım okurken?;) Sen izliyor muydun acaba Mentalist'i, izlemiyorsan hemen başla bence. Çok keyifli, çok tatlı bir dizi. Bazı bölümler beni esnetiyordu, basit buluyordum ama olsun, o kadar kusur...;p
---------

Elbette faydalanabilirsin arşivimden, benim filmlerim sizin filmleriniz Zerka, lafı mı olur?;p
(dolap filan dedik, aklıma düştü, fotoğrafını çekersem belki koyarım buraya.)

Online izleme sitelerini ben de beğenmiyorum, Behzat izlerken bir kere denemiştik Poliş'le sinir olmuştuk. Sınırsız internetim var üstelik, sevmedim ben o işi. Zaten artık Behzat filan da izlemiyorum, gerek yok o sitelere, istediğim filmi adam gibi seyrederim takılma derdi olmadan. Tabii, burada bahsettiğim filmin linki varsa vereceğim yine de, belki başkalarına kolaylık olur. Bağlantısı daha güzel ve sorunsuz olanlar vardır kesin.

Sonra sonra... Sonrası uyku elbette! Daha niye sonra diye sayıklıyorum ki? Yarın annem geliyor ve benim onu karşılamam gerek, sabahın köründe kalkacağım.

Kelimelerin demlendikten sonra gel yine, bir şey kalmasın aklında olur mu?;)

Alkım'a ben de selam ve sevgilerimi yolluyorum, az kalmıştır onun da dönmesine, sağlıcakla dönsün, yazılarını okuyalım biz de. (şiir gibi yazıyorum yine;p)

Sevgiler, iyi geceler.