Salı, Haziran 28, 2011

aşk işleri, dua, baş ağrısı vs. vs.

(İşte, kime ait olduğunu unuttuğum bir fotoğraf daha. Pixdaus sitesinden.)


 
 (Yukarıdaki aşk şarkıları, aşık olanlar için geliyor;p)

"...
Şunu hiç unutmayın, kişinin geleceği için iyi bir anından daha yüce, güçlü, sağlam, yararlı bir şey yoktur. İyi bir insan olmanız için çok öğüt verirler size, ama çocukluktan kalma güzel, kutsal bir anı iyi insan olma yolunda size en büyük yardımcıdır. Böyle anıları bol olan bir kimse kurtulmuş demektir. Belleğimizde iyi bir tek anı kalmış olsa bile, bir gün gelir bu anımız mahvolmaktan kurtarır bizi. Belki kötü insan bile oluruz ilerde, kendimizi kötülüklerden kurtaracak gücümüz olmayacak, insanların gözyaşlarını alaya alacağız, demin Kolya'nın dediği gibi "Bütün insanlar için acı çekmek istiyorum," diyenleri küçümseyeceğiz… Ne kadar kötü olursak olalım, - Tanrı korusun hepimizi böyle felaketten- İlyuşa’yı toprağa verişimizi, onu son günlerimizde nasıl sevdiğimizi, şu taşın yanındaki bu içten konuşmamızı anımsadığımızda şimdiki iyi duygularımızla alay etmeyi en kötümüzün, en kalpsizimizin – böyle bir şey olursa elbet- içi götürmeyecektir! Hatta bu iyi anımız aklını başına almasına, kendi kendine –Evet, o zaman iyi, cesur, dürüsttüm.- demesine neden olacaktır belki. Varsın gülsün hem, önemi yoktur bunun, insanoğlu iyiye, güzele çoğunlukla gülmüştür. Düşüncesizliğinden gelir bu. Ama şuna inanın ki baylar, gülerken için için de şöyle geçirir kalbinden: - hayır, gülmekle hiç iyi etmedim, böyle şeylere gülünmez!

................
Alyoşa son kez; "Ah yavrularım, sevgili dostlarım, hayattan korkmayın hiçbir zaman! İnsan iyi, doğru bir şey yapınca ne güzeldir hayat! dedi.
..."
dostoyevski/karamazov kardeşler'den

---------------------------------------------
Atze, aşık olmuş, ne hoş. Mutluluk yazısının (haliyle sesinin), akustiğine bile sinmiş. Harika!

Bir arkadaşım hasta, bu kötü haber. Buralardan tanıştığım biriydi, çok iyi biri olduğunu düşündüğüm, yüzünü görmemiştim daha, hasta şimdi. İyileşecek tabii, dua ediyorum. İyi olsun lütfen, siz de dileyin. Hiç tanımadığınız biri için dua edin, ya da dileyin. "çok eski bir gelenektir bu, hem iyi yanları da vardır."*

Bugün başım ağrıyor. İlaç aldım, şimdi türk kahvesi yaptım kendime. Güzel. Eski bir arkadaşım, ki belki de tek arkadaşım, yurt dışına gidiyor, uzun bir süre yaşamak için. Yılda bir kez ancak görüşürdük zaten. Bir şey değişmeyecek böylelikle. Aramasını bekliyorum, dışarı çıkarız sanırım, konuşuruz oradan buradan. Fena geyik yapardık biz onunla, tahmin bile edemezsiniz. Deli işi. Uzun süredir dışarı çıkmıyordum, sayesinde hava almış olurum, ee, bu da iyi.

Çello Çalan Kedi, yazmış bugün bana. Kafam dağınıktı, bir yazımı hatırlattı, o yazı da bana oraya koyduğum Purcell müziğini. Dinledim, tekrar tekrar tekrar. Çok sağolsun, beni kendime döndürdüğü için, hayat böyle tuhaf işte, o bir şeyi hatırlar, bir yere gider, okur, ben başka bir şeyi, döner dururuz bir şeylerin etrafında. Ve bu dönen şey, hepsinden iyi;) Bakın şu müzik;

 

Calvino'nun Kesişen Yazgılar Şatosu'ndan son öyküyü okudum tekrar. Çokça Shakespeare (ezbere yazdım, biraz saygı;p) ve trajediden beslenen gelecek tahmini. Görülen hortlaklar kafamızdaki deliliğin kanıtı. Elleri kanlı, yüreği kansız, elleri kanlı, yüreği kansız, elleri.... Calvino şöyle diyor; "Kan kokusu öyle kolay kolay çıkmaz; o küçük elleri temizlemeye Arabistan'ın bütün kokuları yetmez."

Arabistan deyince..., sonra bir de koku, aklıma misk geldi. Bilir misiniz misk ne demek? Ben de yanlış bilirmişim. Aslında Arabistan'la pek ilgisi yokmuş. (melamiliği de yanlış biliyormuşum, ne yapalım,  sağlık olsun.)  Çin, Nepal ve Tibet -Asya işte-, oralarda yaşayan bir geyiğin (ceylan) testislerinin hemen üzerindeki bezeden elde edilen bir kokuymuş, misk. Amber de öyle, balinalardan elde edilirmiş amber kokusu da. Misk-i amber, bir vahşetin, hafif olsun hadi, bir ölümün müthiş kokusu! Vay ki ne vay.

Ananemin köyünde bir hacı vardı, sevimli yüzlü, oldukça yaşlı bir adam. Çocukları çok severdi. Sokakta biz çocuklarla her karşılaştığında sarılır öperdi hepimizi. Sonra cebinden yavaşça misk kutusunu çıkarır ve bize sürerdi. Sürerken elleri şaşardı sanırım; yanaklarımıza, boynumuza, sonra memelerimize. Şaşırır, kızarırdı yüzümüz. Olur öyle. Öldü sonra adam, Muharrem dede diyordu herkes. Hiç kötü gelmiyor aklıma şimdi, kötü bir şey de düşünmüyorum hakkında. Ama sokağın başında onu görürsem hemen yolumu  değiştirirdim çocukken. Çocukken olaylar biraz daha kabus şeklinde görünür, bilirim. Hepiniz bilirsiniz.

 Nasıl bitirsem bu yazıyı acaba? Hmmm. Hah tamam.

"Ömrümüzün sonuna dek böyle el ele olalım! Yaşasın Karamazov."

Hah ha, deliriyorum;p 
 --------------------

*Yine Karamazov Kardeşler'den. Alyoşa'nın lafları.

17 yorum:

Ayça Yaşıt dedi ki...

Ezginin Günlüğü, laylaylom "ada vapuru" derken ben baş ağırını okuyordum. Gittikçe artan şuursuzluk hakim ruh halimde. Nazan Öncel hafif bilmiş yorumuyla insanı birşeylere teşvik ederken misk ve amber bölümünü okuyordum. Mardin'de Amber adında bir arkadaşım vardı. Gece herkes uyur o sabaha kadar tütün sarardı. Tütün sarmayı bilmeyen ama genelde ucuz olduğu için tütün tercih edenler, küçük bir miktar karşılığı kız çocuklarına tütün sardırırdı. Amber alır çuvalla tütünü, kağıdı, filtreyi sabaha kadar tıkır tıkır sarardı. O bana tütün sarmayı öğretti. Ben de her gece üstüne tente gibi serdiği yıldızların adlarını, hikayelerini öğrettim. Onca tütün içinde Amber, öyle güzel kokardı ki, başını önünden kaldırdığında gökyüzünün kokusunu aldı. Balinalar... her daim ağlamaya müsait durmakta ne kadar haklılar.

Sonra When I Am Lai eşliğinde gelen hacı Muharrem. Öhüm. Vardı gittiğim onca memlekette güzel kokmamızı isteyen hacı amcalar.

"Yaşasın Karamazov" Justine, çok teşekkür ederim.

Öööpp..tümmm. :)

endiseliperi dedi ki...

bana haberi verdiğinden beri pek iyi değilim, justine. umarım dualar yerine ulaşır.

sevgiler çok.

justine dedi ki...

Atze, Peri, çay içiyorum şimdi. Behzat'ı izliyorum netten.

İkinize de çok sarıldım.

İdealist dedi ki...

Karamazov kardeşleri her seferinde elime alıp bırakmıştım. Okumaya karar verdim yazı üzerine. Tanımadığım biri için hiç dua etmedim cu güne kadar. Ama arkadaşınız için dua edeceğim. Denemekten zarar gelmez.

İdealist dedi ki...

Baş ağrısı için geçmiş olsun diyecektim laf nerelere gitti. Geçmiş olsun

pelinpembesi dedi ki...

Dua edi demişin Justine, özellikle bu gece de ne güzel olur.Kandil gecesinin tüm bereketi varken..

justine dedi ki...

Sevgili İdealist, teşekkürler baş ağrım geçti, iyiyim şimdi. Karamazov Kardeşler çok güzel bir roman, okumaya karar vermekle iyi yapmışsınız.

Buket canım teşekkürler.

Ayça Yaşıt dedi ki...

Güzel Justine, dua ettik babamla birlikte. Dua etmeden yazmayayım dedim. İyi haberlerini alınca bize de ilet olur mu?

Öpüyorum güzel düşünceli anlından.
Sevgiyle.

justine dedi ki...

Tamam canım, öptüm seni. Babana selamlar.

metin dedi ki...

bu yazıya ne yazıyım bilemedim .
en azından bilemediğimi yazayım dedim

justine dedi ki...

Akşam nöbette söylersin o zaman, sorun değil.

A, bloğunu gördüm, hayırlı, uğurlu olsun;)

Adsız dedi ki...

justinciğim,

o amber, misk vs kokuların sentetik olanlarını başarılı bi şekilde yapıyolar artık diye biliyorum. çıkış noktaları vahşi ama galiba artık zararsız bi şekilde üretiliyor.

bugünlerde etrafımdaki herkesin başı ağrıyor neredeyse, havayla, güneşle filan bi ilgisi olabilir mi acaba?

arkadaşın için ben de dua edeceğim. ne zamandır etmiyordum dua, dilerim faydası olur.

kucaklıyorum seni.

justine dedi ki...

Neo, haklısın canım, vahşet işin edebî yanıydı zaten;)

Benim başım nöbet sonrası hep ağrır, bir ağrı kesici ve kahveyle geçer hemen. Yüz yıldır böyle bu, ciddi bir şey değil, sanırım(?).

Teşekkürler canım, çok sarıldım.

p.s.: Ağacı araştıracağım tabii, birazdan nöbete gidiyorum, orada da sorarım arkadaşlara;)

çello çalan kedi dedi ki...

Justine, şimdi ne desem diye düşündüm, düşündüklerimin hepsi filmlerden fırlamış repliklere benzediği için hepsini geri tıktım içeriye. Bazı cümlelerin ağızdan tıkırtısız çıkmasını istiyor insan. Öyle olmasını beceremedim ya. en iyisi susmayı deneyeyim ve içten içe Peri'ye de teşekkür edeyim, rüzgarı ile beni de bu kente savurduğu için.

justine dedi ki...

Sevgili Çello Çalan Kedi, çok sevindim seni gördüğüme. Şimdi bir korku filmi seyrettim ve -bırrrrr- gerçek hayata dönmek için böyle bir sese ihtiyacım vardı; sakin, yumuşak ve sıcak.

Ne hoş demişsin; "Bazı cümlelerin ağızdan tıkırtısız çıkmasını istiyor insan.". Öyle bir sadeliğe ihtiyaç duymak ve susmayı istemek.

Ben de seninle tanıştığıma memnunum ve yazılarını zevkle okuyorum. Orada söylemeyi unutmuştum, şimdi söyleyeyim o zaman, Suç ve Ceza'yı okumaya başlayacağın için seni kıskanıyorum, müthiş bir kitap o;) Toza Sor'un filmi çok kötüydü, roman eminim daha iyidir, sen okuyunca söylersin zaten.

Çok konuştum yine, sevgiler diyor ve kaçıyorum hemen:)

çello çalan kedi dedi ki...

Sevgili Justine,
Kitabın siparişini verdikten sonra face sayfama "Raskolnikov ile buluşmak için son dört gün" yazdım, dün beklediğim kitap bugüne ertelenince "Raskolnikov ile tanışmaya idefix engeli, rötarlı bir tanışma olacak bizimkisi" şeklinde durum güncellemeleri yaptım. Böyle özel bir geceye hazırlanır gibiyim, sabah siparişime baktım, kargom tam 9,30 da yolun karşısındaki şubeye sevk edilmiş, bir koşu caddeyi geçsem gidip alacak kadar da yakınım şimdi, burada hava çok serin ama ben yine de başlangıcı evin içinde değil de güzel bir mekana tercih edeceğim gibi. Suç ve Ceza ile flört günlerim şimdilik böyle. Kıskanmanın bu biçimi bende de kol geziyor sorma, mesela Harry Pottr izlememiş olanları kıskanıyorum, seni gayet iyi anlıyorum.
Kucak dolusu sevgiler.

justine dedi ki...

Hah ha, Raskolnikov'la buluşacak birileri ve hava serin ve gecikmeler yaşanıyor ve ve ve...
Çok dikkatli ol Çello Çalan Kedi, Rasko biraz tehlikeli bir çocuktur. Hani tehlikeli demeyeyim de, aklına koyduğunu yapan, fazla derin düşünen ve orada burada vicdan muhasebesi yapan bir arkadaş. Kendini sağlama al, benden tavsiyesi;p

Şaka bir yana, kitap siparişi verdiğimde ben de senin gibi heyecan yaparım, ha geldi ha gelecek, arar dururum kargo şubesini. Ne güzel, bir de dışarıda buluşacaksın -sanki- kitaplarla, harika bu. Ben Harry Potter serisini izlemedim biliyor musun? Var filmler bende ama ne bileyim, çocuk işi filan dedim sanki;p Sen şimdi böyle deyince, gerçekten iyi mi, izleyeyim mi acaba?

Neyse, şimdi kahvaltı zamanı, çok sevgiler ve keyifli okumalar sana.