Kynodontas filmini seyrettiniz mi? Eğer hayır ise cevabınız çok şey kaçırdınız, uyarayım. Uzun süredir, farklı sinema yapılmıyor derken, neden artık Bunuel, Bergman, Jodorowsky, Saura, Tarkovski, Godard, Trier (bilerek apayrı tarzı olan yönetmenleri sayıyorum, auteur sinema işte) vs. vs. gibi yönetmenler yok diye üzülürken, Haneke tarzı filmleri hep Haneke mi çekecek (bu komik oldu, evet) geyiğini yaparken, hemen yanı başımızdan, "komşumuzdan" bir film geldi. Ama ne film! Yunan yönetmen, Giorgos Lanthimos bir avuç oyuncuyla ilginç, şaşırtıcı, hadi bunları boş verin, tam anlamıyla nevi şahsına münhasır bir film yapmış. Sıradan filmlerin arasından sıyrılan, tarz bir film "köpek dişi". Filmin İngilizce adı Dogtooth, köpek dişinin filmdeki yeri çok önemli, çocuklar için dışarıya açılan anahtar ve bir simge. Bunu geçelim.
Filmde bir aile var ve bu ailenin ebeveynleri kesinlikle sıradan değil! Biri erkek, ikisi kız, üç çocuk yapmışlar, yapıp bırakmamışlar tabii ortalık yere, onları kendileri eğitiyorlar (We don't need no education, diyeyim mi burada:)). Ailenin akşam eğlencesi kendi çektikleri aile filmlerini izlemek ve kendi uydurdukları oyunları oynamak. Çocuklara bazı kelimelerin anlamlarını da farklı öğretiyorlar. Burada neyin deneyini yaptıklarını vermiyor yönetmen ama biz izleyenler, eğitimin farklı ellerde nelere yol açabileceğini düşünmek zorunda kalıyoruz. Sınırları çizilmiş eğitim, müfredat "bilinen" şekillerde mi devam etmelidir? Ben film boyunca bunu düşündüm, otoyol; çok güçlü bir rüzgar türü olsa, zeminlerimiz seyahat ile kaplansa, tüfek kelimesini, güzel beyaz bir kuş diye bilsek ne olurdu?
Burada filmi sahnesi sahnesine anlatmayacağım, sonunda beni nefessiz bırakmasını, onca deneyime rağmen yine aynı hataya düşmemi (klasik Hollywood filmi beklentisi, Haneke, Funny Games filminde bir bıçakla o numarayı yapmıştı.), filmin yavaşlığının izleyene ne kadar iyi geldiğini sadece filmi seyredince anlarsınız. Şu söylenmeli ama, bütün oyuncular harika oynuyor da, kızlardan büyük olanı canlandıran Aggeliki Papoulia o müthiş dans sahnesinde, olağanüstü oynamış. Hatta şöyle söyleyeyim, kopmuş! Ben seyrederken güleyim mi ağlayayım mı bilemedim, bayıldım! İzleyin anlarsınız.
Filmde erkek çocuk için bir fahişe hazırda bekletiliyor. (Neden erkek için?) İşte o gelmeyince ensest devreye giriyor.
Sınırların ötesinde bir şey yok yavrum. Sadece kardeşin bekliyor, kediler tarafından tehdit edilen.
Yönetmen sembolizmin canına okumuş; eğitim sert olmalı, köpek gibi. Fakat bir yerlerde bir şeyler hep ters gider ve ipler kopar.
Kyno; cyno ve cynic'den geliyor. Grekçede (eski) köpek anlamında, ben böyle biliyorum en azından. Bir de üzerine sonsuz yazı yazılıp, "alt metin" aranabilecek, "cynicism, cynic, cynical, cynically vs. vs. filan var ama hiç bulaşmayayım ben. Ah Diyojen!
4 yorum:
Kynodontas gibi tuhaf ve sarsıcı Innocence(Lucile Hadzihalilovic) vardır bir de. Pek bilinmez. Çok severim. Bloğuna o da konuk olur belki:)
Canım benim, o filmi yazmam için (Masumlar) tekrar izlemem gerek sanırım. İyice unuttum çünkü. Çok sevmiştim oysa, ama biliyorsun amnezi durumları fena:)
Sarıldım, çok!
heyy, gerçekten izlemişsin. beni bilirsin gözümle görmeden inanmam. ben de filmi izlerken "ne kadar kaldı bitmesine" diye hiç bakmadım, hatta "keşke hiç bitmese" dedim. o kadar yani.
sevgiler.
Şenay, aynı "manyak" filmlerin hastasıyız, ne güzel;)
Yorum Gönder