John Minihan
(Samuel Beckett, Le Petit Café, Boulevard St Jacque, Paris, 1985)
"Vladimir: Eee, gidelim mi?
Estragon: Evet, gidelim.
Kımıldamazlar."
Beckett, aslında -hayatı boyunca- sessiz ve sözsüz oyuna ulaşmayı amaçlamış. Ses gürültü, söz ise anlamsız onun için. Kahramanlar dekorun etrafında ve içinde dolanırken "öylesine", Beckett çok düşünmelerin sonucunda kafasında kalan tek "atonal" cümleyi (kelimeyi) onların ağzına yazıvermiş. Bir çölün içine yerleştirilmiş kafası karışık, asla mutlu olamayacak canlılar. Bunun için tek kelime bazen yeter. Hareket zaten yok, o dışarıdaki devinimle görünüyor. Canları hep sıkılır, çok sıkılır. Can sıkıntısı birbirlerinden bulaşmıştır ve çokça temrindir.
Kahve benim için bir Beckett fotoğrafıdır. Sade, siyah ve biraz acı. Acısını çok şekerle kaybetmeye çalışsan da acı. Süt, "sade beyaz" evet, fakat yalnız mideyi rahatlatmak için kahveye katılmalı. "çünkü her şeyin birbirine uygununu Beckett bulur."*
* Güzelim T. Uyar şiirini Beckett için birazcık değiştirdim, aslı şurada. Yazının başındaki alıntı Godot'yu Beklerken'den.
Kahve içip, Beckett okurken müziğimiz John Cage'den gelecek tabii. Keyifli okumalar:)
1 yorum:
"Karanlıkta birine bir ses gelir. Düşle"
Beckett çok güzel yazıyor, hayat keşke hep bunlardan oluşsa güzel filmler, güzel kitaplar... yazıların çok bekletmesin, hemen gelsin. blogun süper!!!
Yorum Gönder