Alışveriş ne zor, ne sıkıcı, ne bunalım bir şey! Bugünlerde Poliş, dışarı çıkmalıyım, alışveriş yapmalıyım diye sayıklayıp duruyor. Doğum günüm yaklaşıyor ya, çaktırmıyor sözde:) Ne olursa olsun, ister sevdiğimiz birine bir şeyler alalım, ister kendimize, alışveriş bunaltır! Ben yıllardır beden, boy, en vs. vs. bakmadan, denemeden alıyorum kıyafetlerimi. Zaten değişmiyor kilom, rengini, tarzını seversem, fiyatı da uygunsa, al gitsin işte. Alışveriş yoruyor beni, sıkıyor. Hadi bu sefer, keyifli bir gezi gibi olsun diyorum, bir iki vitrin bakınca değişiyor havam. Hemen oturup bir şeyler yemek, içmek istiyorum. Tek başına alışveriş güzeldir, tezgâhtar, satış görevlisi, her neyse size sarmaması harikadır, alışverişten sonra bir yere oturup keyif çatmak ise muhteşemdir!
(Denediğiniz her şeyi almazsınız, o elimde tuttuğum öylesine bir etek tabii:p Vitrin bakmak yorar ve oturmak en iyisidir!)
A, siz de netteki moda bloglarını gördünüz mü? Dikkat ettiniz mi daha doğrusu, kadınlar poz veriyor, fotolarını yayınlıyor filan falan ama yüz yok ortada! Yüzlerinin yerine, kalp, ya da başka bir şey koyuyorlar. Silik, bulanık, yandan çekilmiş fotolar çoğu. Bir tek bana mı garip geliyor bu, yoksa ortada gerçekten tuhaf bir şey mi var? Hayır, madem hiç koyma, yüz kutsal mı acaba, bakmalıyım arkeolojik metinlere:)
Bu saatte nelerle uğraşıyorum ben! Yılın son ayı bu ay. Benim aralığım, orası tamam da, yazmak ya da yazmamak meselesi hâlâ duruyor Demokles'in kılıcı gibi başımın üstünde. Ben bittim!
Antichrist'i seyrettiniz değil mi? Tabii tabii, seyretmeyeni dışlıyorlar şimdi ortamlardan, bahsetmek için geç kaldım ben:) Çok çok oldu ben seyredeli ama bugünlerde hep aklıma gelip duruyor. Orada Charlotte'un canlandırdığı kadın karakter tez yazıyordu. Hah ha, delirerek! Yaşı benim yaşlarımdaydı sanırım ve bunalmıştı. Filmi yalnız izlemiştim, şarap içerek ve dertlenerek. Filmdeki onca mesele, onca sorunun yanında izlerken bir de kendi sonuma hayıflanıyordum. Kızım sonun bu işte, bir ormanın ve işkence edeceğin kocan eksik:p Trier'in tez yazanlara bir an önce gittikleri yoldan vazgeçmeleri için yaptığı iyilik budur işte. Ona sesleniyorum; yaptığın her filmi heyecanla ve tutkuyla izliyorum hayatım, çoğunun fikrine katılmasam da böyle bu. Fakat en büyük teşekkürüm bana Charlotte'un hal-i pürmelalini gösterdiğin içindir. Ellerin ve beynin dert görmesin şekerim. Bırakıyorum inşallah!
9 yorum:
*neyi bırakıyorsun?
*islam'da tasvir günah ya belki o nedenledir:p belki mahremiyetine pek düşkün oldukları gerekçesi ile, saçını, ayağını, elini görebiliyoruzdur da ah yüzünü göremiyoruzdur! kendimi alay etmemek üzere terbiye ediyorum, yakında çok sıkıcı biri olacağım bu terbiyeler nedeniyle, ama bu göstermek isteyip de ama birazcık gösterenlere çok gülüyorum.
*alışverişi sevmem. bazen tiksinti bile duyuyorum, o bez parçaları ve ben acıklı bir iletişimsizlik içinde oluyoruz çoğu kez. bazen çok acayip şeyler alıyorum. giyilemez, ama her nasılsa kendimi içinde hayal edebiliyor ve makul görebiliyorum o an, ama dedim ya giyilemez. seks dolayımında dolaşan giysileri sevmiyorum. ama kızsal çizgilere eğilim gösteriyorum. minik çiçekli, karpuz kollu bluzlar filan. en sevdiğim hal şu: kot, gömlek, kışın bolcana bir kazak. altta kaba saba dağcı botları, çapraz takılmış kocaman çanta.
hmmm çantaya ihtiyacım var. deri olanlar güzel ama çok pahalı sanki. çıkıp bakmam lazım. hem dosya girsin, kırışmasın, hem yedek hırka koyabileyim, gözü olsun, sigara, cüzdan, tlf, anahtar orda dursun. ağır olmasın kendisi.
başka? kestane yiyorum. ıhlamur içiyorum. dosyayı okudum, yarın duruşmaya hazırım. sonrasında belki arçil'e anorak ve bana çanta bakarım. belki. üşümezsem, dolaşmaktan hoşlanırsam. nefret ederim alışverişten.
ne yakışmış çizme sana, çok hoş görünüyorsun. ama header'daki fotoğrafı sevmedim pek. yani kötü bir açıdan çekilmiş. bir önceki iyiydi bence, eğer sarıkent yazısını da çıkarırsan daha iyi.
sevgiler.
Sinematografik olarak en çok neyi etkiledi Justine? Benim de pek sevdiğim bir film olarak merak ettim:)
Peri,
şu "meşum" tezi bırakıyorum, hâlâ anlamadın mı allasen?:p (Bir de bu ay içinde hocamla konuşup ona da verebilsem bu hayırlı haberi, harika olacak:))
Ben kimseyle dalga geçmem inan, kendini terbiye etmek meselesinde ise çok çok haklısın. Evet, sıkıcı belki, ama olsun iyi insan olmak önemli. Sadece belirttiğim gibi olaydaki mantıksızlık tuhaf ve komik geliyor. Özellikle iki blogda dikkat etmiştim. Bütün vücut görünüyor ama yüzde bir kalp! Hah ha bak yine güldüm. Neyse, bize ne. Oyalanıyorum işte.
Afiyet bal şeker olsun canım. Ben de şimdi çay koydum kendime. Normal, bildiğin çay, mis gibi.
Sözlerin için teşekkürler. Keşke header fotoğrafını sevseydin, ben seviyorum valla. Ne bileyim, zaten sevdiklerimi koyuyorum buraya, çirkinleri koyar mıyım hiç?:p Belki ben fotoğraf dikey olmasın ve başlığın boyutlarına uysun diye şekliyle oynadığım için gözüne kötü açıdan çekilmiş gibi görünmüştür. İyice genleştirdim fotoyu çünkü:) Hatta Polişka fotoyu görünce normal haliyle koysaydın dedi, hiç uğraşamam şimdi, güzel böyle dedim:) Canım sıkıldıkça oynuyorum işte, bunalımdayım anla!
Hoşça kal.
Cüneyt, sevgili Cüneyt!
Şeref verdiniz efendim buralara uğrayıp, ses etmesem unutmuştunuz valla:p
Antichrist benim de etkilendiğim bir film Cüneyt. Burada geyikle andım kendisini ama Trier filmleri ne olursa, nasıl olursa olsun ilgiyi hak ediyor. Söylediği çoğu şeye katılmıyorum ama önemsiyorum. Dogville için de aynı şeyleri düşünmüştüm, çok önemli bir film ama yanlış konuşuyor. Her neyse, bu akşam yazacağım sanırım Antichrist hakkında. Yazmazsam eğer seninle ayrıca konuşuruz olur mu?:)
Sevgiler.
alışveriş için yazdıklarına BAYILDIM.
(hayalimde)alışverişe çıkmak istediğim kadınsın sen :-)
şok şok şok!!! antichrist yüzünden tezi bıraktı. canım justine, zaten havalar ne tez yazmak için müsait, ne de alışveriş için:) ( aslında güzel havalarda tez yazılmaz di mi? neyse ne!:p )
Metin,
komiksin ve bence istemezsin:)
Clea,
canım benim, son ay geldi çattı! Antichrist hiç de kötü bir bahane olmayacak, ne dersin?:p
Yalnız alışveriş konusunda söylediklerine katılıyorum. Hatta çoğu zaman alışverişlerimi yalnız yaparım. Ancak bazen mağaza görevlileri de oldukça işe yarar, bir şeyi denediğimde orada çalışanların bakışları ve bakışlarının değişimi seçim yaparken oldukça yararlı olur. Hem alışverişe götürdüğün arkadaşındansa yabancı bir çift göz her zaman daha objektiftir.
Yüz paylaşmama olayına gelecek olursak. aslında gelmeyelim, ben hiç anlamıyorum onları.
Hadi kadrajı yüzün belli olmayacak şekilde ayarlamayı anlarım, ama mevcut resmi tahrif etmek biraz da kendine hakaret gibi oluyor:)
Sevgili October,
"Yalnız alışveriş konusunda söylediklerine katılıyorum.", demişsin. E, yüz paylaşmama konusuna da katılmışsın. Aynı fikirde olmadığımız nedir ki? Antichrist için başka şeyler düşünüyorsan, Trier'i boş ver derim, sana bir şey olmasın:p
Hoşça kal.
(İkisini birden yazmayıp birini yazayım dedim ve October'ı seçtim, nasıl iyi yapmış mıyım?:p Aslında The Swimmer filmine de bayılırım. Neyse, yine uzatacağım, gittim ben:))
Yorum Gönder