Cumartesi, Mayıs 14, 2011

Ben Sezar'ı gömmeye geldim, övmeye değil*

(Konuşmak her şeyi çözer, kahramanlarımız da konuşarak anlaşmak için bir cafede buluşurlar;p)


Bir tuhaflık, bir gariplik, gezegenin sonu mu geliyor, yoksa bana mı geliyorlar anlamadım sevgili doslar, Romalılar, yurttaşlarım. Yurttaş demişken oy kullanacağınız yere baktınız mı? Sonra heyecan filan yapmayın nerede kullanacaktım, ay kullanamadım diye;p Buradan bakıverin işte. Niye bu kadar takıyorum, çünkü sizi daha az sevdiğim için değil, ülkeyi çok sevdiğimden;) Kafası karışanlar bir zahmet okuyuversinler. Bayılırım Shakespeare'in Julius Caesar'ına ben. Sağlam metindir, öyle havalı havalı konuşmak ne güzel olurdu değil mi?;) Neyse, onu da geçelim.  
Kadın erkek ilişkilerini yukarıdaki karenin özetlediğini, aşağıdaki karelerin de ilişki sonrasında kadınla erkeğin geldiği ruh hâlini güzel anlattığını düşünüyorum. Var mı bana katılmayan? Zulawski'nin Possession'ını seyredin, ona katılırsınız o zaman. Müthiş filmdir. Yine benim filmim değildir diyeceğim ama...

Bütün bu saçmalıkların özeti yine canım Shakespeare'den gelsin; "...çünkü Brutus, şerefli adamdır!" ;)


Bu, erkeğin yaşadığı travma,

bu da kadının, hadi bakalım;)

-----------------------

*Shakespeare'in Julius Caesar taragedyasından.  
Bir de, yazıya koyduğum şarkı komik kaçtı ama olsun. Dün nöbete giderken ve gelirken tabii, arabada onu dinledim hep. Olur öyle.

Hiç yorum yok: