Cumartesi, Aralık 31, 2011

çiçek tozu ve yıllara yayılan ruh

(doğum günü çiçekleri. çoğu gitti azı kaldı, çürüyüp gidiyor her canlı, olsun sevinci yeter. çiçek tozları dağılıyor, dağılıyor, dağılıyor; geride kocaman bir gülüş kalıyor, kalır. bana göre şahane bu; ölen bir şey, başka bir ruha can veriyor.)


"...Hafifçe, ama zorlanmadan nefes alıp veriyor; biraz gerilmiş olan dudaklarının arasından beliren dişlerini görünce elimde olmadan ölülerin çenelerini, tıpkı onun gibi toprakla dolu bir tabutta kanlı uykularını uyuyan vampirleri düşünüyorum; teni o kadar soluk ki kendi damarlarımı kessem hayatın rengini kazandıramam ona; o kadar soğuk ki, kalbimin üzerine yatsam onu ısıtamam. Dudaklarını oynatmadan, işitmekten çok tahmin ettiğim, çok alçak bir sesle konuşuyor.
"Bana çiçek vermeniz gerek. Daha rahat olur," diyor..."

                                                                                        m. Yourcenar/Rüya ve Kader (çiçeklikler) 

Çok uzun zaman olmuş gibi; sanki asırlar geçmiş, ben hep burada yazıyormuşum, birileri sesimi duyuyor, konuşuyormuşuz, ama sonra bir ömür geçmiş. Gülmeyin, öyle gibi;) Ne çok çalıştım son on gündür, devamlı nöbetteydim, akşam Mentalist, ve çay, ve yatak, ve yatakta muhakkak Saatleri Ayarlama Enstitüsü, sonra uyku. Uyumanın farkına bile varamadan uyumuşum on gündür, evet sanki yeni uyanmışım gibi. Ne oldu peki? Kitaplarım geldi! Bu, son zamanların en güzel olayıydı bana göre;) Ben hep kitap fuarının son günü sipariş veririm, o tarihler de benim doğum günüme rastlar genellikle. Kendime doğum günü hediyesi almış gibi mutlu olurum. Yoksa indirim filan hikâye, İdefix'e çok alışmışım, yıllardır oradan alıyorum, ama daha önce Pandora, Kitapyurdu vb. yerlerden de çok fazla alışveriş yapmışlığım var, diyeceğim oralar da gayet iyi siteler kitap almak için. Alışkanlık işte. Kitap seçimi yine çok keyifliydi, okumadığım onlarca kitabın yanına gidecek güzelim kitapları tek tek, hepsinin üzerinde dakikalarca düşünerek seçtim;p En çok Yourcenar almışım, bütün seriyi tamamladım sanki. Ve en sonunda, Dağlarca'nın Çocuk ve Allah'ına kavuştum. Bende olmaması büyük ayıptı. Çok rahatladım. 
 ...........
Sabah kahvaltıyı yine geç saatlerde yaptım, ama bu sefer oyalanmadan evi temizlemeye başladım. Nasıl dağıtmışım ortalığı, aman tanrım, tahmin bile edemezsiniz. Yeni bir yıla(!) kirli bir evde giremem, hayır, diyerek radikal ve cesur bir kararla evi temizlemeye başladım. Sonra o cesur kararımı çok sorguladım, toz alırken tabii, fakat olan olmuştu bir kere;p Akşam bitirebildim temizliği, zaten biraz hastayım (yine farenjit sanki?), iyice yorulmuşum. Hemen dışarıya çıkıp alışveriş yaptım; bolca meyve aldım ve alırken çok eğlendim kendimle, eskileri markete girmeden çöpe atmıştım çünkü. Bu sefer yiyeceğim diye söz verdim tekrar tekrar. Şimdi yemeğim fırında pişiyor, meyveleri yıkayıp kocaman bir kaba koydum. Lokum ve fıstıklı çikolatam, antep fıstığım hep yerlerinde, hazırlar zaten. (bayılıyorum atıştırmaya) Neden bunları söyledim, çünkü eve şimdi giren olsa, kesinlikle yerli malı haftası kutlanıyor zanneder. Öyle vahim bir durum. Daha önce de defalarca yalnızdım yılbaşı denilen kutlu günde, eh bugün de yalnızım, sorun yok öyleyse;p  Belki gece güzel bir film seyrederken (canım mentalist istiyor yine, çok az kaldı üçüncü sezonu bitirmeye), sıcak şarap yaparım. Üşenmez ve boğazımı iyi hissedersem tabii. O zaman dualar o yönde olsun; sağlıklı, huzurlu, mutlu yıllar diliyorum herkese. İçeceğinizi; çay, şarap, gazoz, her ne ise işte, güzel güzel, kafanızda sorunlar olmadan, dertsiz bir kalple yudumlamanız şu hayattaki en anlamlı, güzel şey bana kalırsa. Sizin için de aynısını istiyorum.  İyi yıllar.
 -----------------------
p.s.: -Yukarıya koyduğum şarkı, biraz önce okumaya daldığım (ve neredeyse bana yemeği fırına koymayı unutturacak) kitaptan aldığım alıntıya ne kadar çok uydu! Uyum ve huzur, bayıldığım iki kelime, eskiden neyse o; 
 ;))
 - Bu yazıyı yazmam için beni yüz yıllık uykumdan uyandıran TheSaint'e sevgiler ve selamlar, "titre ve kendine gel", sözünü duymuş gibi oldum, valla;p
------------------------
-Yemek için masamı hazırlarken aklıma geldi, Alay Köşkü, Tanpınar Müzesi yapılmış. Size haber verecektim, unutmuşum. İdefix'in hediye ettiği sabitfikir dergisinde okudum ben, duyan zaten duymuştur da, bilmeyenlere gitsin bu bilgi. Çok sevindim, ilk fırsatta gidip göreceğim tabii;) 
(a, burada köşkün fotoları var, meraklısına.)

-Bir de, söylemeden edemem; bu gece çok yağmur yağsın istemiştim, yağıyor!;p Daha ne ister ki bir insan, çok çok mutlu oldum, harika bu. Artık yemek yemeliyim, kaçtım ben.

17 yorum:

Adsız dedi ki...

Temizlik, temizlik, temizlik ... Sadece bir hafta sonra "Bunun için mi uğraştım ben yani?" dedirten o fiil. Ahh :D Tam olarak kestiremedim doğum gününü ama kutlu olsun justine, sağlıklı, güzel, kutlu mutlu, deli dolu bir yaş olsun. Geride bıraktıklarından güzel, gelecek olanlardan daha , ımm, sakin olsun (: yılın da öyle tabi ki.

Huzurla kal.
ps: hep şarkılar söyle, ben de hep "nerden buluyor bu güzel şeyleri yahu?" diye hayret edeyim sana. :)
Sevgiler.

justine dedi ki...

Günaydın Zedka,
geç bir günaydın ama ben böyleyim işte, kahvaltımı yapıp, çayımı içtikten sonra kendime gelip güzel bir günaydın diyebiliyorum;)

Bir önceki yazıda söylemiştim aslında, 21 Aralık benim doğum günüm canım. Kaynamış arada, ki kaynasın lütfen, insan otuz beş olunca Liliş gibi balonlu, şarkılı kutlamalar istemiyor hiç;p

Ben de senin için sağlık ve huzur diliyorum, iyi bir yıl olur umarım.
Sevgiler.

Tolga dedi ki...

doğum gününüzü unuttuğumuz için ahmetle özür dileriz.

mutlu güzel yıllar dileriz.

sevgiyle.

Tolga dedi ki...

geç kalan hediyemizi kabul eder misiniz:)

http://www.youtube.com/watch?v=MjF1bG5LUcs

justine dedi ki...

Tekrar teşekkürler Tolga. Şarkı biraz gürültülü geldi, dinleyemedim. Beatles severim ama başım kazan gibi, grip oluyorum galiba. Ihlamur içip, film seyretmek en iyisi, öyle yapacağım.
İyi geceler ikinize de.

TheSaint dedi ki...

burada olmak, burayı takip etmek gerçekten mutluluk verici...(diğer yorumcuların ve justine'in kronik mutsuzluğuna inat :)
Sanırım mutluluğun verdiği alışkanlık yazılar aksayınca aksıyor...
Takipçilerinin düşüncelerine ve isteklerine önem veren Justine asıl teşekkürü sen hakediyorsun... Mutlu yıllar

justine dedi ki...

;)
Kronik mutsuz değilim bir kere, baştan anlaşalım, çok çok hastayım sadece;p

Başım çok ağırlaştı TheSaint, grip gerçekten öldürüyor beni. Sıcak çay içip duruyorum, bakalım ne zaman geçecek.

Ben de mutlu yıllar diliyorum canım, bu yıl ve her zaman, her şey gönlünce olur umarım. Çok çok sevgiler.

şenay izne ayrıldı dedi ki...

bir sürü şey yazmak istedim haa. "aaa aynı ben" gibi şeyler işte, bilirsin.

alkım doğan dedi ki...

justineciiim,
geçmiş olsun, o baş ağrısı felakettir, bilgisayarın ışığı bile azdırır, bilirim. bol karabiberli tavuk suyu çorbasıdır benim ilacım.
ne hoş bir şarkı. uyum ve huzuru bulmuş gibi, ne dersin? önceki yazındaki eluard dizeleri de çok iyi geldi. bazen öyle oluyor, kelimeler insanı iyileştiriyor.
ben "huzur" (tanpınar) maceramı erteledim bu arada. şu sıralardaki ruh halimle mümtaz'ın kuruntularının pek "uyum"lu olmadıklarına karar verdim. daha önce de başlayıp epey okumuş, bitirememiştim.
ayrıca, unutmadan yazayım şarkı okuma kitabı'ndaki cohen yazılarını okudum. hatırlattığın için teşekkür ederim. yazılardan biri benim çok sevdiğim suzanne şarkısı üzerine...
şimdilik hoşçakal.
kelebekler:)

mavinin kanatları dedi ki...

sarı kentle tanışmam tamamen tesadüf.sonrası mı bir hayranlık.ılık bir rüzgar gibi ruhumu saran cümleler,kitap,resim,film ve müzikler .ruhumun bağı çözülüyor okudukça.ruhunun inceliğinden dokumalar aslında.desen desen işlenmiş,sonra beni çılgınca kitap almaya sürükleyen justina sevgi ve saygılar...

justine dedi ki...

Bilirim Şenaycığım. Sevgiler, öpücükler.

justine dedi ki...

Sağol Alkımcığım, nezleye döndü bugün, yarına biter sanırım bu berbat hastalık.

Bu akşam yapacağım tavuk çorbasını. İyi ki aklıma getirdin, çok severim ben de. Tavuk çorbası deyince aklıma ne geldi; Olympos'tan dönerken Antalya garına uğramıştık -hâliyle- ve orada bir şeyler yemek için bir lokantaya oturmuştuk. Garın tek lokantasıydı sanırım, diğer yerler kafe gibiydi. Neyse, orada ben her zaman olduğu gibi hiç işi karıştırmadan ezogelin (ya da mercimek unuttum şimdi) istemiştim. C. de tavuk çorbası almıştı. Onunkinden biraz tatmıştım ve aman tanrım, o nasıl bir lezzetti öyle. Hayatımda öyle güzel çorba içmedim ben. Tamam, ben kremalı çorbaları güzel yaparım, annemin çorbaları da harikadır ama oranın aşçısı ne yapmışsa yapmış, şahane bir lezzet çıkartmıştı ortaya. Hiç unutamadım inan, senin de aklında olsun, belli mi olur belki yolun düşer oraya, işine yarar bu bilgi;)

Huzur, başlanıp, bitirilmeyen kitap olarak yaşıyor kalbimizde, bırak öyle kalsın canım;)

Sevgiler.

justine dedi ki...

Hoş geldiniz mavininkanatları, benden de sevgiler, selamlar size.

mavinin kanatları dedi ki...

selamlar Justina,

ya nasıl bir şeydir bu.Ne kadar çok kitap okumuşsunuz.Hızınıza yetişemiyorum bütün samimiyetimle söylüyorum bunu.henüz sait faik okumalarımı bitirmedim.belki yetişirim.lütfen biraz az okusanız:)

mavinin kanatları dedi ki...

merhaba justina,

justina, şiir gibi geliyor kulağa .ne kadar çok okumuşsunuz.hızınıza yetişemiyorum.lütfen biraz az okuyun:)sait faik okumalarımı bitireyim diyorum bir de bakıyorum yeni kitaplar almışsınız.coşmuşsunuz!

mavinin kanatları dedi ki...

merhaba justina,

justina,şiir gibi geliyor kulağa.ne çok okumuşsunuz,hızınıza yetişemiyorum.Lütfen biraz az okuyun:)sait faik okumalarımı bitireyim diyorum bir de bakıyorum ki yeni kitap siparişleri vermişsiniz,coşmuşsunuz.okuduğunuz kitaplardan ben de istiyorum...

justine dedi ki...

Merhaba mavinin kanatları, şaka yapıyor olmalısınız diyecektim ki üç yorumu arka arkaya okuyunca şiir yazdığınızı bile düşündüm;p
Neyse, tekrar sevgi ve selamlar size.