Çarşamba, Şubat 23, 2011

Yağmur'a bakın!



Dün ben nöbetten gelirken başlayan yağmur dinmedi. İzmir'de. Buranın yağmurunu bilen bilir demiştim zamanında. Yine diyorum, hiçbir yağmura benzemez. Gerçekten öyledir ama, abartmıyorum. Bir şeyin acısını çıkarır gibi yağar. Şimdi nasıl deli deli yağıyor bir bilseniz.

Neyse, mesele bu değildi zaten. Bakmanızı istediğim yağmur da bu değil. Durun anlatayım;

Yağmur'un harika bir dükkânı var. Edip'in sözlerinden adını aldığını düşündüğüm. İnsandaki ezgiyi, aklı gösteren, içinde binbir türlü şey olan, aşkı, ayıbı öğrendiğimiz, kutu, teneke dolu dükkân. Buraya yazmaya başladığım zamanlarda tanıştım Yağmur'la, kısaca ama içten seslenmişti.  Sanki çok eskiden beri tanıyorum ben onu. Bakışını, fotoğraflarını. Çok seviyorum alüminyum dükkanını, onu. "Hangi ağaç" sorusuna portakal ağacı demiş. Pek yakışmış, bayıldım, şurada.

10 yorum:

endiseliperi dedi ki...

izmir'in yağmurunu biliyorum.

yağmur'un sitesini yine senden öğrenmiştim. çok güzel. portakal ağacı da ayrıca güzel, adana filan.


ne kadar gerginim.

sevgiler.

justine dedi ki...

Canım Peri, Yağmur çok içten çekiyor fotoğraflarını, çok samimi. Tekrar tekrar bakıyorum ben onun fotoğraflarına, hoşuma gidiyor.

Herkesin tarihinde bir taşra var değil mi, gerecek, kanatacak kadar yakın üstelik. Hep söylerim, yine söyleyeceğim alt tarafı titrek bir ömür, geçer gider.

pelinpembesi dedi ki...

merhabaaa justine,ben geldim.Yağmuru bize tanıtman güzel ve beğendim.Benim dükkana da geliyormusun arasıra?
iyi nöbetler..

ipsiz cambaz dedi ki...

ne kadar hos bir siteymis burasi boyle

justine dedi ki...

Hoş geldin Buket, neşen, gelişinden belli, ne güzel. Yağmur'un sitesi beğenilmeyecek gibi değil, çok hoş.

Ve senin dükkana geliyorum tabii, ayrıca o taşlardan ben de boyadım. Ama senin kadar becerikli değilim kesinlikle, ben elime geçirdiğim üç beş ojeyle düz boyamıştım valla:)

Son olarak nöbetçi değildim, film seyrediyordum ama yarın nöbetçiyim, kötü şans!
Sevgiler.

justine dedi ki...

O sizin hoşluğunuz ipsiz cambaz. Teşekkürler.

ck dedi ki...

Sayende yine güzel bir blog ile tanışmış oldum... Fotoğraflar çok samimi durağanları bile... Dur bir yorum da Yağmur'a göndereyim...

justine dedi ki...

Cüneyt, benim işim ne burada? Dalgacı Mahmut bir, Justine iki:p Blog bulurum, blog yazarım. Hatta gökyüzünü boyarım her sabah:))
Çok sevgiler.

Ayça Yaşıt dedi ki...

Justine,

Öyle seviyorum İzmir'in yağmurunu bir bilsen. Gerçekten intikam alırcasına, hınçla yağıyor. Evim çatı katındaydı Alsancak'ta otururken, çatı katını su basar mı, hem de nasıl basarmış. Eğlenirdim yine de, sen hüzünlenme de yağmura. Güzel bir gece diliyorum.

Sevgiyle.

justine dedi ki...

İş hüzünlenmek olsun, Atze, yağmur, kar, güneş hiç fark etmiyor, anlarsın. Huzursuz ruhlar böyledir, ama katlanmayı ve dayanmayı da öğrendim, geçip gidiyor hüzün.
Teşekkürler dileğin için, canım benim.