Cumartesi, Nisan 16, 2011

her şey bir boşluk bırakır*


(Lily o gün, parktaki çocuklarla çok oynamak istedi. onlarla konuşmaya çalıştı, olmayınca da ananesine gidip "neden benim arkadaşım yok, benimle neden oynamıyorlar diye sordu? acı ama gerçek.)


"Bugün güzel bir gün!" Bu benim lafım değil, Lily söylemişti iki yaşında filanken, biz yine huysuz huysuz oturuyor, dışarı çıkmak istemiyorduk, parka gidelim diyordu o da. Çok severim bu cümleyi, o heyecanla söylemeyi. Bir zaman ben de "tansaş'a gidiyorum!" diye bir heyecan yapmıştım ama, hem otuz yaşını geçmiş, o heyecanın yakışmayacağı durumdaydım hem de tansaş yani, milletin dalga geçmesinden başka bir işe yaramamıştı bol ünlemli cümlem;p

Neyse, ne diyordum; bugün güzel bir gün evet. Kalktığımda hava soğuk gibiydi fakat şimdi güneş çıktı. Hatta, gözüme geliyor ışığı, hemen storları indirmem gerek. Varlığı bir dert, yokluğu ayrı bir dert. Tuhaf valla.

Bazı şeylere çok takılıyorum. Dün hastaneden gelirken hep aynı müziği dinledim mesela. O da ayrı bir komediydi zaten. Daha hareket etmeden cd'yi bulayım dedim. Azıcık hareket edip cerrahi binasının önünde durmuştum. Şimdi, cd takılmadığında hemen radyoya geçiyor alet, ee radyo dinleme durumum olmadığı için de saçma sapan müzikler duyuluyor geçiş sırasında. Ses ayarında ise bir problem var, çalarken sorun yok, direksiyondaki kumandadan ayarlanıyor ama cd koyup çıkarma sırasında son ses oluyor! İki, üç kere cd'yi koymayı denedim, saniyelik bile olsa hastanenin bahçesinde aptalca müzik açmış gibi oldum. Zaten böyle şeylerde takıntılıyım, kornaya bile basmam aman bir heyecan oldu bende. Başlayacağım şimdi müziğine de şarkısına da dedim, içimden küfrede küfrede hareket ettim:) Işıklarda buldum tabii cd'yi. Gül Pansiyon'u dinledim eve gidene kadar, başa sarıp sarıp. Hatta buraya da koyayım, dinlemeyen varsa bir baksın, belki bir faydam olur insanlara;p


Hiç adı "gül" olan bir pansiyonda kalmadım, şarkıda anlatılan durumu yaşamadım ama bu şarkı çok "gizemli"(!) bir şekilde eskiyi hatırlatıyor bana. Gerede'ye ilk gittiğim zamanlarda, tam hastanenin karşısında "gül pastanesi" diye bir yer vardı. Boktan bir yerdi, en kalabalık zamanında bile üç kişi filan olurdu orada. İlk günlerde oturup çay içsem bile sonra hiç gitmedim, üç yıl boyunca. Neden bilmem, hep orası aklıma gelir. Şeklini, çalışanlarını (kesin bir kişi çalışıyordu, "lar" ne yahu?!), hiçbir şeyini net hatırlayamam ama orası büyük bir boşluktur bende.

Lily, arkadaş olma durumunu çok seviyor. İzmir'de sorunu biraz çözdük sanki, iki arkadaşı var, arada buluşuyorlar buraya gelince. İstanbul'da da ananesi onu parka götürüyor sık sık. Park her zaman boş oluyormuş ya -herkesler(!) kreşte- neyse, yine de üşenmiyor kadın, yılmıyor:) Ben ise çoooook eskiden arkadaşlık olayına boş vermiştim. İşte o çoooook eskiden olan olay da bir boşluk bırakmıştır kesin içimde. Yedi filan yaşındaydım, tüm hayal kırıklıklarına açıktım ve büyüyünce oluşacak boşluklardan habersizdim tabii;)

Yazıya koyduğum ilk şarkı, Heaven Is A Place On Earth, tam seksenler şarkısı. Salak salak dans ederdik bu şarkı çıkınca. Bugün dinledim ve dans etmedim, sakin;p

(Yiğit Özgür)
Hadi gülelim biraz, ayrıca boşluk boşluk nereye kadar değil mi ama!? Ben yapamam, öyle;p

* İlhan Berk dizesi tabii, unutmuşum yazmayı.

8 yorum:

endiseliperi dedi ki...

şimdi çok uzun bir yorum bıraktım, ama gitti mi emin değilim, gitmediyse... hay allah başka bir hikaye anlatırım artık.

öpüyorum.

Ayça Yaşıt dedi ki...

Yaa, öyle oluyor işte Justine. Lily karşına geçip "Bugün güzel bir gün!" deyince sıkıysa güzel olmasın. :)

Hep dans ettiğin parçayı dinlemişsin bugün ve oynamamışsın...

Sevgiyle.

justine dedi ki...

Peri, yorumun gelmedi canım. Ne hikâyesiymiş o, merak ettim.

Atze, öyle valla, Liliş "güzel" derse güzeldir;) Güzel oluyor daha doğrusu. Hep dans ettiğim şarkıya gelince, canım o sıralar çocuktum daha, dans "girift" bir şey değildi benim için;p Şimdi biraz zor o işler. Senin misafirin geldi mi peki, yaptın mı balığını?
Ben bugün balık yapayım demiştim, son anda vazgeçtim ve mantı yaptım! Ama büyük büyük yaptım tabii, kayseri mantısı değil. Hamuru, tezgahta merdaneyle küçük bir yuvarlak şeklinde açtım ve içine kıyma harcını koyup kapattım. Biraz şekilsiz ama güzel oldu. Peri, sen mantıyı nasıl yapıyordun acaba? (bak, yine kadın bloğu tandansı;p)

Aman neyse, şimdi mantı sorunu bitti, doydum, yeni problemim çay demlesem mi demlemesem mi, onu düşünüyorum. Bu akşam demlemeyeyim dedim, yarın 24 saat nöbet var, erken yatsam iyi olur diye. Fakat canım çooook istiyor. Ne yapsam acaba?
İkinizi de öptüm.

pelinpembesi dedi ki...

justine' ciğimm
dün yorum yerleri kapalıydı bana.neo fikir vermiş bana sağolsun evet aradığım amelie film müzikleri gibi.hiç aklıma gelmemişti,iyi oldu.biraz hüzünlü, biraz dramatik.sen yine de bana fikir ver.çünkü senin 8 femmes müziğini de çok beğendim ve kullanıyorum.çünkü tam bu parçaya göre fotolar çekmişim sonbaharda.bugün videoyu yapmaya başladım.yakında çıkıyoooor!!!
bugün bizde tam gün dışarıdaydık ama hava çok serindi.güneş vardı aslında.sabahtan biryere öğrtmn arkadaşlarla kahvaltıya gittik.saat 1 de eve geldik,içeriye girmeden yeniden kendimizi sahile attık.serindi ama gezdik.o sırada sahilde piknik yapan başka arkadaşlarıma rastlayınca orada oturduk.sonra da eve geldim.yemek yoktu, ben de mantı yaptım ama dondurulmuşlardan.hiç güzel değildi..

justine dedi ki...

Nasıl aklına gelmemişti Buket, Amelie müziğini kullanmayanı dövüyorlar video aleminde!;p Şaka bir yana madem hüzünlü, dramatik bir şeyler arıyorsun In the Mood for Love filminin fon müziği de güzeldir. Hoş o da çok çok bildik ya, olsun. Şurada linki var bir bak istersen;

http://www.youtube.com/watch?v=I0tMmsUEGOY&feature=related

Sonra, Gotan Project'in şu parçaları var, çok hüzünlü sayılmasa da tango işte;

http://www.youtube.com/watch?v=as59Id4eHhc

http://www.youtube.com/watch?v=Xu3AjfZyg6k

8 Femmes filminden bir de şu var, yine hüzünlü değil ama fotoğraflara güzel eşlik eder bence;

http://www.youtube.com/watch?v=lQXeRpLk5ec&feature=related

Ben eskiden Asiaminor grubunu pek dinlerdim, tüm cd'leri vardır bende. Caz arıyorsan şuna da bak. Etnik caz tabii. (A, ben aslında Kedi Rüyası parçalarını önerecektim sana, fakat nette bulamadım, bir ararsın sen)

http://www.youtube.com/watch?v=upHo4t_m1jw

Son olarak çok bildik bir parça; Edith Piaf, La Foule;

http://www.youtube.com/watch?v=gHGN9uoFtZ8&feature=related

Böyle. Sevgiler çok.

Mehmet dedi ki...

Çok iyi bir film müziği yapımcısını öneriyorum;
Zbigniew Preisner
(Krzysztof Kieslowski'nin çoğu filmlerinin müziklerini yapmıştır)

Sadece "dramatik", "hüzünlü" müzikler değil, çok daha ötesinde parçaları var Preisner'in.

Öneriyorum.
Sevgilerimle.
mehmet.

justine dedi ki...

Teşekkürler Mehmet, Buket bakacaktır ihtimal.

Sevgiler.

pelinpembesi dedi ki...

bakmazmıyım hemen!!!!