(Bu fotoğrafı ilk Cogito'nun "şiddet" sayısında, sonra da ben hayattayken adlı sitede görmüştüm. Kerç Çukurunda Acı, Kırım/Dimitri Baltermants)
"...
ya rab, hiddetinle beni tekdir etme,
ya rab, hiddetinle beni tekdir etme,
ve öfkenle beni tedip etme
bana acı, ya rab, çünkü solgunum;
bana sağlık ver, ya rab, çünkü kemiklerim titriyor.
canım da çok titriyor;
ve sen, ya rab, ne vakte kadar?...
dön, ya rab, canımı azat et;
inayetinden ötürü beni kurtar.
çünkü senin anılman ölümde yoktur;
ölüler diyarında sana kim şükredecek?
kendi iniltimden yoruldum;
her gece ağlamaktan döşeğim ıslaktır;
gözüm kederden sönüyor;
..."
tevrat/mezmurlar-mezmur 6
---------------
---------------
Şiddet salt kötülük müdür ve ilk şiddet neden ilk günahtır?
Şii değilim, Kerbela olayını okudum, oradan biraz bilirim. Bu türküyü ilk duyduğumda canım sıkılmıştı. Sanki bir el gelmiş, kalbimin üzerinde baskı yapıyordu, Kerbela'daki şiddetin baskısı. Hüseyin'in çocuğu için biraz su istemesi, bebeğin öldürülmesi. Ölüsünü gömmesi. Bir aşkın acısı bu kadar büyük olabilir mi? Karşılaştırılır mı? Olur. Acı kalbi esir alıyorsa, evirip çevirip, bir yol bulunamıyorsa, her yer kararıyorsa; dünya gözünde Kerbela olur insanın. Savaşa şimdi hiç girmeyelim, tanrının dua işini pek ciddiye almadığını ve biraz ağırdan aldığını düşünüyorum.
Hem Kerbela neresi, Kerç neresi, Libya neresi değil mi ama? Sana acı çektiren adam, kadın nerede, kim? İnsan toprağı, kalbi işte, gerisi laf.
Yoksa bir tatlıya bu kadar anlam yüklenir miydi?
Aşure var dolabımda, canım yemek istemiyor. Kazancı Bedih ne güzel, ne içten söylüyor. Görmüş, geçirmiş. Bu insanları seviyorum.
Hem Kerbela neresi, Kerç neresi, Libya neresi değil mi ama? Sana acı çektiren adam, kadın nerede, kim? İnsan toprağı, kalbi işte, gerisi laf.
Yoksa bir tatlıya bu kadar anlam yüklenir miydi?
(Foto Urfa'dan. Babam orada görev yaparken teyzem gezmeye yanımıza gelmiş ve eniştem de arkasından. Aşıkmış çok. Evli değillermiş daha. Fotoğrafta ben, abim ve eniştem poz vermişiz. Eniştem öldü, biz yaşıyoruz. Polişka Urfa'da doğdu, hiç gitmedim oralara ben. Gitsem ne güzel olur. Özellikle fotoğrafta yanında durduğumuz "Balıklı göl"ü görsem.)
Aşure var dolabımda, canım yemek istemiyor. Kazancı Bedih ne güzel, ne içten söylüyor. Görmüş, geçirmiş. Bu insanları seviyorum.
10 yorum:
küçükken yüzün yuvarlakmış.
o aşureyi bence at artık:)
kerbela için bir şey demeyeyim.
off moralimi bozdun amaaa..zaten herzaman içimde en mutlu anlarımda bile şu an neler oluyor duygusu hep vardır.mutluluğumu baltalar,utandırır.aklıma yine getirdin şu an yaşananları:((
Hüseyin’ininki de aşk değil miydi? Tutkuyla bezenmiş bir sevdanın yaşamaya, insana, ülkeye duyulan aşkın kendini bir başka biçimi ile ifadesi değil miydi? Peygamberler, önderler, bilgeler ve yazıcılar hep bu aşkı solumadı mı? “Dünya gözümde Kerbela’dır” Eğer aşk, aşkın bir biçimde insana, umuda, hayata yönelmişse bunun için çekilen acının sızısı kaç kerbela ile ölçülebilir. Bağdat’ta bombalanan bebekler, Libya’da kurşuna gerilenler… Bu dünyanın aşkı kaç Kerbela kaldırır?
Aşk acıtır mı? Acıtır! Acıtacaktır! Ve kendini ancak O özgür günde gerçekleştirecektir..
Tanrı'nın dualara cevabı mı? Tanrı safını seçeli çok oldu. Onun oralarda aşka yer yok!
Peri,
küçükken tombulmuşum, şimdi zayıfım. Aşure çöpte, atarken içim yandı. Bir daha çifter çifter almayacağım (evden çıkamıyorum ya, mahrumiyet bölgesi sanki, çıkmışken alıyorum!) tatlıları.
Kerbela için denen denmiş, aşure bile kaynatılmış, gerisi boş laf.
Sevgiler canım.
Buket,
bozma moralini, kalk börek, kek filan yap mesela. Aklında da Karamazovlar'ın küçüğü Alyoşa'nın lafı olsun; "hayattan korkmayın hiçbir zaman! İnsan iyi, doğru bir şey yapınca ne güzeldir hayat!.... Şimdi konuşmayı bırakıp, anma yemeğine gidelim. Börek yiyeceksiniz diye canınız sıkılmasın. Eski, çok eski bir gelenektir bu, hem iyi yanları da vardır."
Ben hep böyle yaparım. Alyoşa biraz "sinameki", biraz soyut biridir ama ben bu lafını çok önemserim:)
Sevgiler.
Vuslat,
haklısın. "Bu dünyanın aşkı kaç Kerbela kaldırır?", bunu bilemiyorum işte. Umarım çok değildir. Kimsenin acı çekmesini istemem. Acıyı iyi bilirim çünkü. Değmez.
Sevgiler.
Ben Adıyaman'da çalışıyorum ve 4 yıldır buradayım, 2-3 gün ayırabilenler için Nemrut-Urfa-Gaziantep ; daha fazlasını ayırabilenler içinde Mardin eklenebilir, öneririm. Bu bölgeleri görmek gerekir. Gelmek isteyen herkese kapım açık, taşınmama 3 ay var uyarayım :)
Kazancı Bedih, önemli bir sanatçıdır. Eserleri dinlenmeli, dinlettirilmeli...
Minval değişecek ama Nemrut-Urfa(Balıklıgöl,Harran,Sıra Gecesi)-Gaziantep ve zaman varsa Mardin çok mantıklı bir gezi ve keşif rotası. Ben 4 yıldır Adıyaman'da çalışıyorum ve gelmek isteyenlere yardım edebilirim. buralar görülmeli, gözlemlenmeli. Tayine son 3 ayım kaldı, haber vereyim...
Kazancı Bedih, çok önemli bir sanatçı. Onu anlamak için biraz da bu bölgeyi tanımak, gözlemlemek gerekir diye düşünüyorum.
Cihan, sen oralarda mıydın! Ne güzel, şaşırdım valla. Bir de heyecan yaptım, "gelen olursa yardım ederim", lafını duyunca:) Ama çok az kalmış, ben hayatta yetişemem. Şimdi kalksam bir yıl sonra ancak oradayım mesela:p Şaka bir yana, çok incesin. Umarım o harika yerleri görmeden ölmem.
Kazancı Bedih'i sadece bu türküsüyle biliyorum. Ben çok etkilendim onun sesinden. Sıra gecesi, nasıl güzel bir deneyim olurdu benim için, tahmin edemezsin. Yıllardır sema ayini izlemek isterim bir de sıra gecesi, bakalım ne zaman gerçekleşecek bu isteklerim.
Sevgiler.
(Sahi, nereye dönüyorsun üç ay sonra?)
Ben öğretmenim 4 yıldır Adıyaman'ın bir köyünde. Buradaki zorunlu hizmetim bitiyor ve taşınacağım. Sanırım İstanbul'a geleceğim.
Yorum Gönder