Pazartesi, Nisan 30, 2012

"ama böylesi kurtulmak, kurtulmak mı?"*


"...
Billâh bu özge maceradır
Sen bakma ki defter-i belâdır
..."
ş. galib

Bir şey olur, hiç hesap kitap yapılmaz. Yalan yok, plansız olur ne olursa. Çok kelime biriktirdiğimiz için başımız ağrır, yoksa biriken başka bir şey değil, olsa olsa kelimeler, kelimeler. Ama onun ağzından çıkan kelime senin biriktirdiğine benzemez. Duyduğun acıtır kalbini, duyduğun acı başka bir acıya benzemez. "...bunca acıtan, bunca acıtan. sürdüremiyorum, hastalanacağım demiştim ona..."** Bugünlerde sol mememin sızısından çok, başka sızılar yokluyor beni, oysa belki gerçek olan sadece o. Öncelik sırasına verdiği rahatsızlığı tarif edebildiğinizi koyun, bak şurası, şöyle şöyle ağrıyor, yanıyor, sonra bıçak ucu değiyor sanki, işte bu gerçek hissettiğinizdir. Gerisi şiir, gerisi hikâye, gerisi doğduğumuz günden beri zehirlendiğimiz. Kelimeler kelimeler, kim üflemiş kulağımıza, onun kulağına kim üflemiş? Hepsi yalan. Hepsi görünmeyen yara. 
Biz hepimiz, kanayacağını bile bile yarasını kaşıyanlar, şiir okuyalım bu gece, kaçkınlar'ı tekrar elimize alalım, eskiyi, biz mutsuzken şehrin yıkılacağını sandığımız yılları hatırlatan şarkılar dinleyelim. 
Hiçbir şehir senin mutsuzluğunla yıkılmaz, buna içelim.
 
"Kim olduğumu ne bilirlerdi. Şimdi
korkunç zordu beni sevmek; ve ben,
buna yalnız Biri’nin gücü yeteceğini
seziyordum. ama o, Biri, istemiyordu henüz."***

-----------------------------
*f. edgü/kaçkınlar
**l. müldür/divanü lûgat-it-türk
***rilke
-----------------------------------------------------
kutlu olsun!


Hadi 1 Mayıs'ı kutlayalım. Bu akşam şarkılarla, yarın meydanlarda. Hepimizin bayramı, en güzel bayram kutlu olsun.
  
"...
Şiirimiz kentten içeridir abiler
Takvimler değiştirilirken bir gün yitirilir
Bir kent ölümünün denizine kayar dragomanlarıyla
Düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?
..."
e. ayhan/mor külhani

21 yorum:

TheSaint dedi ki...

Yara deyince aklıma izi geldi, iz deyince de...
http://www.youtube.com/watch?v=lBLx4l88vMQ

justine dedi ki...

İzliyorum şimdi, teşekkürler;)

Hayal Kahvem dedi ki...

Yarası olanlar, birbirlerini yaralarından tanırlar...

alkım doğan dedi ki...

justine, sabah okudum yazını, seçtiğin güzel şarkıları dinledim, (hatta ben de bir şarkı ekledim, "sızım sızım sızlar içim") yazın içime işledi. yorum için geceyi bekledim. gündüzün telaşı bazen bir şeylerin hakkını vermemin önüne geçiyor, gündüz birşeyleri siliyor gibi geliyor ve bir de bazı yazılar geceye ait oluyor sanki;)
gerçek sızılar/ağrılar insanın perspektifini değiştiriveriyor. gerisi hayal dediğin gibi. kelimeler ne çok yer kaplıyor hayatımızda. bazen düşünüyorum, kelimeler gerçeklikle aramıza bir perde mi çekiyor ya da sezgileri bastırıyor mu diye. (bunları anlatırken yine kelimelerden medet umuyorum ya, o da ayrı bir ironi tabii;)
"biz mutsuzken şehrin yıkılacağını sandığımız yıllar". ne güzel anlatmışsın. aklıma uzak bir zaman geldi. bak yine sızladı içim. bu yazı (şiir mi demeliyim) biraz daha demlenecek zihnimde. gerçekten çok güzel.
çok sevgiler ve teşekkürler.

justine dedi ki...

Bu akşam yıllardır görüşmediğim -belki telefonla arada sırada- bir arkadaşım (ailemizin avukatı;p) ve eşi gelecekti. Sabahtan beri hazırlık, telaş, doğru düzgün oturamadım buraya. Bebeklerini evde bırakmışlar, acil bir telefon aldılar ve güzelce sohbet edemeden ayrıldılar. Kaldım böyle;)
-----------
Bugün daha iyiyim, iş yaparken insan dalıp gidiyor, bir de dün gece kelimeleri doğru kullanmayı denemiştik, fena yatmamıştım yani;p

Üçünüze de sarılıyorum. Yarın 1 Mayıs, mutlu olmalı bana kalırsa.
Biraz dinleneyim, konuşuruz, uzun uzun tam Justine'lik bir muhabbet yaparız;)

Sevgiler.

alkım doğan dedi ki...

Bu şarkıyı ne zaman dinlesem acayip heyecanlandırıyor beni.
Yaşasın 1 Mayıs!!!

Sevgiler Justine;)

justine dedi ki...

Canımsın, yaşasın!;))

piktobet dedi ki...

justine, merhaba. yazının ilk bölümünü yazdığın zamankinden daha iyi olduğunu umarım.

ece ayhan'ın şiirindeki "abiler"in de çarpıcı bir nedenselliği varmış aslında.

iyi ki şarkılar var.

justine dedi ki...

Vildan, geldiğine ne çok sevindim.

Hep öyle derler değil mi, yarası olanlar birbirlerini yaralarından tanırlarmış. Doğrudur öyleyse, yaralar pusula görevi görüyordur belki, deneyimler farklı ama üzerimize çöken bulut hep aynı karanlığı veriyor.
----------

Yazılarındaki heyecan, bana çok çok iyi gelen o kıpırtı hiç bitmesin lütfen, sevgiler.

justine dedi ki...

Gündüz iyi ki var Alkımcığım, ve iyi ki silici göreviyle orada bir uyku ötemizde duruyor;)
Ben dün çok fenaydım, ağladım, üzüldüm, düşünüp durdum. Şimdi iyiyim, geçmeyen şeyler hep var, geçmez onlar, ama iyiyim.
Beni anladığını biliyorum, sağol sen.

Çok sevgiler.

justine dedi ki...

Piktobet gelmiş, yaşasın!;) Bu yazı Vildan'ı ve seni buralara getirdi, her işte bir hayır varmış demek, iyiyim ben öyleyse, gayet iyiyim;p

Sen peki, hastaydın, daha iyi oldun değil mi? Çok üzülmüştüm ara vermene, umarım her şey yolundadır.

"Şiirimiz karadır abiler!", evet, iyi ki böyle şiirler ve şarkılar var. Hayat daha çekilir onlar sayesinde.

Sevgiler, iyi geceler.

Adsız dedi ki...

Merhaba Justine,

Sadece blogundan tanisam da uzak, cook uzaklarda ki eski bir arkadasimmissin gibi hissediyorum. Uzuluyorum sen kendini kotu hissedince. Ben kim miyim? Hani su daha once Amsterdam hakkinda birkac kelam eden...neyse, kendine iyi bak, geldik bu dunyaya, harala gurele yasiyoruz, benim de canimi sikan pek cok sey oluyor ara ara, hayat iste...

sevgiler, Natali

elektra dedi ki...

biz mutsuzken şehirler de yıkılsın zaten. niye yıkılmıyor ki. hepsi yıkılsın. ama sonra çıkalım meydanlara çok olalım ve iyi ki yıkılmamış bu şehir diyelim. YAŞASIN 1 MAYIS. sen de yaşa.

piktobet dedi ki...

daha iyiyim. teşekkür ederim. sevgiler.

zerka dedi ki...

bir sürü şey söylemekle susmak arasında gidip gelip konuşmak ama bir türlü anlatamamak derken birinin yazdıklarını okuyup işte budur demek, anlatmak istediğim buydu, justine anlatmış sağolsun:)
kelimeler çoğaldıkça anlattıklarımız azalıyor gibi bir yandan, ama kelimeler olmadan olmuyor. gariptir, kelimelerin açtığı yaraları da yine kelimeler iyileştiriyor. içimizdeki şehir yıkılmalarının gürültüsü hiç duyulmuyor, toz duman hep içimizde kalıyor, kelimeler de olmasa boğulurduk.

justine dedi ki...

Sevgili Natali, seni çok iyi hatırlıyorum, aralarda sesini duyduğum, ve evet blog vasıtasıyla tanıştığım arkadaşımsın sen;) Ne kadar incesin, teşekkür ederim. Aklımda öyle çok şey var ki şimdi sana yazmak istediğim, ve tam da senin bahsettiğin konu hakkında. Hiç tanımadığın birisinin üzüntüsünü hissetmek ve belki onunla birlikte üzülmekle, çok iyi tanıdıklarının ise canını fena yakmasıyla ilgili.

Kafam çok karışık.

Tamam, hayat diyelim, geçer gider;)

Çok sevgiler Natali, tekrar teşekkürler.

justine dedi ki...

Yıkılmadı Elektracığım, yerinden bir milim bile kaymadı şu boktan şehir;)
Bugün fena değildim. Öğleden sonra kahvemi içtim, keyfim yerindeydi. Sonra bir şey oldu, canım sıkıldı. Evden nasıl çıktığımı bilmiyorum. Yürüdüm, epey yürüdüm, bir bar buldum eski oturduğum evin civarında. Merkezde, Alsancak'ta filan değil, Hatay'da, apartmanların arasında, ama dışarıda oturacak yerleri olan ferah bir yer. Çölde vaha gibiydi;p Dışarıda, beni doğru düzgün kimsenin görmeyeceği, benimse yoldan gelip geçeni izleyeceğim bir yere oturdum, bira söyledim, barın müzikleri fenaydı kulağıma kendi müziklerimi koydum içmeye başladım. Çok ağladım. Sessiz sessiz (umarım öyledir, kulağımdaki müzikten kendi sesimi duyamadım), hıçkıra hıçkıra ağladım. Sonra komedi filmlerini aratmayan bir şey oldu. Hakan, oradan geçiyormuş (abim, oralarda oturuyorlar), bana bir şey sormak için aramıştı, geleceğini hiç düşünmeden oturuyorum sizin oradaki barda dedim. Geldi, karşıma oturdu;) Eh, bira iç bari dedim, takma kafana, derttir geçer, ısmarla içeyim dedi. Oturduk, sohbet etmeye başladık. Ben ev hâlimleyim tabii, komik görünüyor muyum diye sordum, yok iyisin, gözlerin kıpkırmızı olmuş sadece dedi;) Dur bitmedi, sonra annemle Lilişka da geldi, ve sonra Meloş'la (abimin eşi) Rüya! Tam komedi. Onlar oturmadı, annem çocuklarla parka gitti, biz Meloş'la bir bira daha içtik ama saçmaydı durum inan. Tek başına dertli dertli oturduğum yerden ailecek yüzümde bir şaşkınlıkla çıktım;)
İşin özeti, ben şunu anladım bugün; sen sen ol, içeceksen merkezde bir yerde iç, evinin yakınlarında mahalle barına filan gitme, İzmir'deysen Alsancak'a git mesela;p

Çok uzattım. Hoşgeldin Elektra, ve yaşasın 1 Mayıs elbette;)

Sevgiler.

justine dedi ki...

Piktobet, çok sevindim iyi olmana.

Sevgiler, iyi geceler.

justine dedi ki...

Toz duman hep içimizde Zerka, ne güzel demişsin. Bugün o toz duman boğacaktı beni, hâlâ gözlerim yanıyor. Sıcak banyo, çok fazla çay, temiz hava, hiçbir işe yaramadı sanki, başım gidip gidip geliyor. Yatayım ben en iyisi, yarın iş var, tam anlamıyla saçmalık. Sabahın köründe kalkıp, akşama kadar çalışacağım.
Sarılıyorum sana, iyi geceler canım.

elektra dedi ki...

Justine, bu anlattığın şey çok koomik ama:) Sen kaç, tek başına olmak iste, aile meclisinin ortasına düş. Allahtan haydi iyi ol kabilinden baskıcı aile bireyleri gibi gelmedi bana ailenin üyeleri:) bir de öyleleri var. hadi neşelen, hadi iyi ol. hop hop hop değiş tonton vardı bir ara,bir çizgi film ailesi. onlar becerebiliyordu ne iseler o olmamayı. ama ben mesela, ruh halim ne ise tersi olmam konusunda yapılan her çağrıya çok çok çok sinirlenirim. bırak, sana ne di mi ama:))
hoşbuldum bir de:)
Not: canım sıkkınsa kulağıma müzik eşlikçi edip hızlı hızlı yürümekten tanışıyormuş bak.:))

justine dedi ki...

Ya, öyle işte Elektracığım, aile içi saadet yaşadım hiç yoktan;p
Bu arada hop hop hop değiş tonton'u bilmen gözlerimi yaşarttı, bizim jenerasyon ve daha öncesi iyi bilir ama yeni nesil hiç anlamıyor değiş tonton deyince;)
Şimdi çalışıyorum, çok yoğun burası, hasta arası yorum yazıyorum düşün artık;p

Sonra konuşuruz, kaçtım şimdi ben, sevgiler çok.