"...
yedi kat yerin altından uğultular geliyor.
çok alâmetler belirdi, vakit tamamdır.
haram sevaboldu, sevap haramdır.
haram sevaboldu, sevap haramdır.
ak kurt, kara tahtayı daha bir yol kemirir,
çekin ki körükleri
ateşe girdi demir
çekin ki körükleri
ateşe girdi demir
..."
n. hikmet/alâmetler suresi
---------------------
Niye böyle oluyor bilmiyorum. Kendimi unutmak konusunda eğitemiyorum. Hiçbir şeyi, ama hiçbir şeyi, yok, bir kere daha yazmalıyım; "hiçbir şeyi" unutamıyorum. Konuşmamak zor, sevdiğim insanla küs filan kalamam ben, fakat unutamıyorum. Her gün neden diye sormaktan yoruldum. Peki, onun hiç çaba harcamaması, unutmak istediğin şey önünde dururken üstelik. Kendisini bu kadar yoran başka birini bulamazsınız, benim kadar üzen, yıpratan. Öyle sinir oluyorum ki bu yüzden kendime, iyileşmek için umudum da yok. Aynı soruyu sorup duruyorum; "ama böylesi kurtulmak, kurtulmak mı?" Kendime kızarken elbette şu sonuca varıyorum, hep, her zaman; C. haklı. Affedicilik, tanrısal bir sıfat, insan bunu tam olarak asla beceremez, böyle yazmıştı bana. C. haklı, ama ben unutamıyorum, peki hâl böyleyken, ben haksız mıyım? Neyse, böyle işte durumlar. "C." bugünlerde düşündüğüm ve unutamadığım tek harf. Özet budur.
Geçen gün sahile indik. Bunun nedeni, canım Rüya'yı görmek dışında, olur a yine düğün filan yapılırsa, sesini duymamaktı. İyi ki inmişiz, güzel vakit geçirdik. Rüya çığlık çığlığa, hayatı keşfetmek istiyor, hep etrafta gözü. Biz tavla oynadık, gazoz, çay içtik, sohbet ettik. Geç saatte eve döndük, şansımıza o gece gürültü yokmuş mahallede, sessizmiş ortalık;)
Şimdilik bu kadar, tuhaf bir şekilde kafam karışık. Bir düşünceden diğerine atlıyorum. Kalabalığa karışmak lazım, başka sesler unutmanı sağlamasa da kafandaki düşünceleri dağıtır. Karmakarışık bir ses de ses değildir, eser geçer. Belki biraz baş ağrıtır, o kadar.
Geçen gün sahile indik. Bunun nedeni, canım Rüya'yı görmek dışında, olur a yine düğün filan yapılırsa, sesini duymamaktı. İyi ki inmişiz, güzel vakit geçirdik. Rüya çığlık çığlığa, hayatı keşfetmek istiyor, hep etrafta gözü. Biz tavla oynadık, gazoz, çay içtik, sohbet ettik. Geç saatte eve döndük, şansımıza o gece gürültü yokmuş mahallede, sessizmiş ortalık;)
Şimdilik bu kadar, tuhaf bir şekilde kafam karışık. Bir düşünceden diğerine atlıyorum. Kalabalığa karışmak lazım, başka sesler unutmanı sağlamasa da kafandaki düşünceleri dağıtır. Karmakarışık bir ses de ses değildir, eser geçer. Belki biraz baş ağrıtır, o kadar.
23 yorum:
Anlattığın durum çok tanıdık. Ortak payda bulmak değil inan alabildiğine tanıdık. Galiba fark unutuyor olmam:( O da sıkıntı sonra benzer nedenlerle daha evvel üzüldüğünü anlayıveriyorsun tam da içine işlemişken.
Ne diyeyim dilerim geçer bir an önce
ne yazılır, ne söylenir bilmiyorum. sadece seni gördüğüm için çok mutlu oldum. yazılarını okudum (iş yerinde, hızlıca ve tebessümle). sanki o duyguları, olayları yaşarken ben de vardım, yanındaydım. çoğu bıraktığım gibi yani.. müzikler süper, çocuklar çookkk tatlı benim oğlum da öyle :)
böyle olmalı mıydı? bu yapılmalı mıydı? neden yapıldı? bi açıklaması olmalı değil mi? ama yok, neden bilmiyorum.
çok okumak çok yazmak çok bilgi yorar insanı bazen...bu dönemlerde okumamalı, düşünmemeli fazla...oturup televizyon seyretmeli, öğle kuşağıi kadın programları, izdivaçlar, bana ne yakışırlar, evim şahaneler...
ama en çok yoran uzak mesefa ilişkileridir der kaçarım...Allah kavuştursun demeyi de ihmal etmem...
Şanslısın Ebru, imlediğin fark çok önemli, unutmak yani;)
Ama bak, sen de söylemişsin, sonra bir şekilde çıkıyor gün yüzüne. Ben mutlak unutma isteğinden bahsediyorum, bana kalırsa çoğu insanın ihtiyacı olan şey bu. Hani bir film vardı; Eternal Sunshine of the Spotless Mind
, diye. Herkes bayılmıştı o filme, hatta en sevilen filmler listesinde başı çekmişti uzun bir süre. Belki hâlâ öyledir;) (zaytung'un bu konuda harika bir esprisi vardı, aklıma geldi şimdi, dur bulayım, sen de gül;) hah, işte şurada )
Ne diyordum, işte o filmde benim bahsettiğim, hafızadan kişiye acı veren hatıraları sildirme durumu işleniyordu. Filme bayılmam ama, konu ilginç ve güzeldi. Filmin orijinal ismi de bir şiir dizesinden (pope'un); "lekesiz aklın sonsuz günışığı". En çok ismine bayılırım ben o filmin, muhteşem!
Acılar içimize işlemesin istiyorum. Bu yüzden kalbimin katılaşmasından korkuyorum. Neyse, böyle işte.
Geçecek tabii, teşekkürler Ebru dileğin için. Bugün daha iyiyim hem. Çok sevgi ve selamlar.
Canan, hoşgeldin. Ne güzelsin, ilk gelişin (sanırım? eğer öyle değilse affet beni, daha önce yazıştığımızı hatırlayamadım) olmasına rağmen ne kadar içten seslenmişsin bana. Teşekkürler.
Sana ve oğluna sevgiler, selamlar.
p.s.: Bloğun ya da sana ait bir sayfan varsa linkini yazar mısın Canan? Acaba daha önce tanışmış mıydık, inan karıştı kafam. Zaten bugünlerde iyice bir leyla oldum;))
Canım Saintciğim, çok komik ve tatlısın sen;)) Demek izdivaç ve kadın programı öneriyorsun bana, sağol valla;p
Yakın mesafe ilişkilerini nasıl yürütüyorsunuz siz, ben asıl o işe şapka çıkartıyorum, bravo bunu başarabilenlere;)
Teşekkürler Saint, kavuşmayı ben de dört gözle bekliyorum, ve biliyorum, sorunlar hep var, bitmez. Çok sevgiler.
Celebrity Photos & News [url=http://currenteventsarticles.org/435164/celebrity-stolen-movies/]currenteventsarticles.org[/url]
justine, akşam arkadaşlarla buluştuk. bloğumdan görüp senin bloğunla tanışan, bir arkadaşım seninle yıllardır görüşen iki arkadaş olmadığımızı öğrenince çok şaşırdı. daha bir yıl daha olmadı herhalde, değil mi? yazı dünyası bir başka olmalı...
ardından eve gelip de yazdıklarını okuyunca duygulandım. unutmak çok teselli edici bir şey. yüklenme çok kendine. sen unut, istersen hatırlarsın sonradan;)
dediğin gibi uzak ve kısa mesafe ilişkileriin dertleri ayrı. sevgi ve samimiyet olduğunda çözülüyor pek çok şey. sizin fotoğrafınız da onu söylüyor bence.
çözülür de unutulur da diyorum ben...banu'nun şarkısı vardı, "unutulur" diye. iyimserim, evet;)
bazen böyle -takriben üç haftada bir- utandırıcı bir iyimserlik dalgası geliyor bana. bir hafta önce "of, çok fena" dediğim şeyler hafifliyor birden. hayatta her şey başedilir görünüyor. insanoğlu ne kolay değişiyor.
header değişmiş bu arada. yüne çok güzel. çıralı mı burası?
çok sevgiler justine, kadim dostum;) sana güzel bir gece diliyorum ve güzel bir yaz gecesi rüyası!
:))) Hakikaten izlemiş gibi mi yapsam ben de:) iyi geldi zaytung sabah sabah.
hızla geçerken sevgiler çok
ah bu arada, yeni fotoğraf şahane olmuş... akdeniz'i özledim.
;))
Şimdi kahvemi yaptım, evin en sevdiğim köşesine, koltuğuma oturdum ve sana yazıyorum Alkımcığım, keyfim yerinde çünkü seninle konuşacağım.
Arkadaşının şaşırması çok doğal, ben bile şaşırıyorum bazen kendime, buradaki yakınlığımıza;) Geçenlerde mailden Passive ile bu konuyu konuştuk biraz. Ona, yazıyla iletişim benim için kolay ama iş yüz yüze görüşmeye gelince kasıyorum, demiştim. Ne bileyim, heyecanlı, utangaç bir tipim zaten, ilk merhaba nasıl olur, konuşma nasıl gelişir öyle durumlarda, tahmin edemiyorum. (sevgilisiyle yazı yoluyla tanışmış biri söylüyor bunu, dikkat et ve inanma;p) Neyse işte, burada tanışıp, çok çok iyi anlaştığım kişilerle görüşmek istiyorum, fakat büyü bozulur diye de korkuyorum. Dediğin gibi, yazı dünyası bir başka, ve ben o dünyayı çok seviyorum.
Evet, bir yıl geçmedi seninle tanışmamızın üzerinden, Woody Allen'ın aynı söyleşisini okuyup yazımızda yer vermiştik ve ben o günden sonra Woody'yi daha çok sevdim;) Tüm hatalarına rağmen tabii;p
Hmmm, unutma konusuna gelirsek; haklısın galiba. Bu sabah ablam da telefonda öyle bir şeyler dedi bana. Doğru söylüyor aslında, unutmamak kendine yük, bir de sevdiğin kişi olunca karşındaki çok anlamsız ve acıtan bir yük. Ablamla tartışmalarımızda da hep unutmuyorum derim de ondan, saçmalıyorum işte, benim de defom bu ne yapayım?;p
Unutulur şarkısını çok dinlerdim bir aralar, dur şimdi tekrar dinleyeyim, aklıma düşürdün bak.
Dinliyorum;) Hatta hemen arkasına Zuhal Olcay'ın yorumunu da attım, onu da dinleyeceğim. Hani caz tarzında yorumladığı.
Utandırıcı iyimserlik dalgasına da bayıldım. Sanırım hepimiz aynı duygularla dolup taşıyoruz. Ben de iyimser havalarda olduğumda utanırım kendimden, oysa nedir ki, millet secret filan okuyup, uyguluyor, bizim yaptığımızda utanacak pek bir şey yok aslında;p
Header, Olympos canım. Çıralı tarafı değil, bizim ağaç evlerin olduğu taraf. Ama çoğu kişi Çıralı sanmıştı, o tarafa gitmedim ben, benziyor herhalde.
Sana da çok sevgi ve selamlar eski dostum, öpüyorum çok;)
p.s.: Bak, tanışıklığımızın çok eski olmaması nasıl da belli, bu fotoyu daha önce header yapmıştım, görmemişsin;))
Hah ha, çok güzel değil mi Ebru?;)
Ben Zaytung'a bayılıyorum, öyle zekice espriler yapıyorlar ki, hayranım onlara.
Filmin türkçe ismine dikkat ettin mi, Güneşi Gördüm, demişler. Muhteşem;)) Bir de, A Clockwork Orange-Şeker Portakalı, eşleştirmesine bayıldım, Donnie Darko da Durgun Don olmuş, gerçekten deli bu Zaytung yazarları;p
Gülümsemene çok sevindim Ebru, üstelik oğlun da uzaktayken çok çok iyi olmuş o siteye takılman, moralin düzelir belki biraz.
Sevgiler çok.
Akdeniz'i ben de deli gibi özledim Zelda, Ağustos gelse artık.
Her uğradığında aynı şeyi yapıyorum ama olsun, tekrar edeceğim; sabah yine senin radyonla güne başladım ve kendime geldim, çok çok teşekkürler seçtiğin harika müzikler için, radyoz'ye bayılıyorum ben;)
Sevgiler.
kısa bir dönem hayatındaydım ve anlamsız çıktım gittim. şimdi de gelmiş seni gördüğüme sevindim filan diyorum. keman desem, keman hocası desem, hatırlatsam kendimi. keyfin kaçar belki ama üzgünüm gerçekten..
A, Canan! Harika bu, hoşgeldin, çok sevindim seni gördüğüme;)
Neden keyfim kaçsın ki, olmaz öyle bir şey, seninle ilgili hiç kötü bir anım yok benim, canını sıkma lütfen sen de. Evet, birden kayıplara karışmıştın ama olur öyle şeyler, hem küçücük çocuklardık biz o zamanlar yahu!;)) Düşünsene, en fazla yirmi, yirmi bir yaşında filandık sanırım.
(şimdi Rüyalar geldi ve yazmaya ara verdim;))
Ne diyordum, çok şaşırdım ve sevindim seni görünce. Üstelik burada kendi adımı da kullanmıyorum. Nasıl buldun beni, nasıl çıktım karşına? Facebook adresim yok, Poliş'in sayfasında mı gördün acaba? Ne çok soru sordum, şaşırdım tabii.
Oğlum, demişsin ilk yorumunda. Ne hoş, çocuğun oldu demek, şahane!;)
Çok sarılıyorum Canancığım sana ve oğluna, tatlı yanaklarından öpüyorum onun. Lütfen, kırgınlık gibi şeyler aklına gelmesin, eskide kaldı her şey, hem ben arkadaşlık konusunda istikrarlı ve şanslı bir tip değilim, olur öyle;p
A, bir de keman dersi aldığımız zamanlar hayatımın en eğlenceli ve komik günleriydi, o günleri anmak keyif verir bana. Keman hocasını da hatırlıyor musun, ne sevimli günlerdi gerçekten;))
Çok sevgiler, öpücükler.
facebook çıktı çıkalı bakıyordum sana ama çok da emindim üyesi olmayacağına. twitter' da da adınla aradığım için göremedim. poliş in face inden zincirleme buldum işte, çıktım karşına. twitter da takipteyim seni.
unutur muyum hiç keman hocasını, geçirdiğimiz günleri :)) adını hatırlamıyorum yalnız, barın da hocanın da. güzel günlerdi gerçekten. dediğin gibi küçüktük de hep öyle mi kalsaydık acaba ;)
çok yıl geçmiş ama yazılarından genel olarak anladım neler yaptığını. 2005 te mezun oldum biliyo musun :))) bölüm başkanı mıydı mengü vardı ya yabancı dilde en son o geçirdi artık. 2007 de evlendim. 2 yaşında bir oğlum var ve aşığım ona. sanırım rüya da 2 yaş civarında. lily de çok tatlı rüya da, bayıldım onlara. ankara da yaşıyorum ben. neyse çıkmak zorundayım şimdi, görüşürüz öptüm çok.
Tamam, twitter'da beni takip eden Canan'ı gördüm, hiç fark etmemişim kaç yıl öncesinden bir arkadaşım olduğunu;)
Fotoğraftaki oğlun mu Canancığım, çok tatlı, çok şeker bir bebek. İsmi nedir, ben de aşık olabilirm pekâlâ oğluna, çok güzel;)
Keman hocası benim hafızamda da çok silik. Adı Mehmet olabilir mi, diye düşünüyorum;) Öyle bir isim geliyor aklıma o günleri düşününce. Biliyor musun, çok çok önce, bir gece nöbetinde (sanırım dokuz-on yıl kadar olmuştur) görmüştüm onu, eşi ve bebeğiyle beraberdi. Ben onu tanımamıştım, hatırlamadınız mı beni, benden ders almıştınız, filan demişti. Ayaküstü laflamıştık, çok değiştiğimi, şaşırdığını söylemişti, kısacık eskiden bahsedip gülmüştük;) Şimdi tekrar görsem tanır mıyım bilmem, hepimiz öyle çok değişiyoruz ki.
Demek Ankara'da yaşıyorsun. Ben İzmir'e takıldım kaldım, bir ara İstanbul'u çok düşündüm (ve belki hâlâ düşünüyorum) yaşamak için ama, hayır, çok zor sanırım benim şehir değiştirmem.
Ne çok şey birikmiş konuşacak. Tekrar söylemeliyim, seni gördüğüme çok sevindim Canancığım, ben de öpüyorum. Sevgiler, selamlar.
evet evet mehmet. ben görsem hatırlarım ama nicolas cage i andırıyordu :))
oğlumun ismi ateş. inan bana böyle bir duygu yok. umarım sen de birgün yaşarsın bu duyguyu.
anladığım kadarıyla serap ve poliş istanbulda, c. de öyle. ben olsam annemi de alır giderdim :)insanın sevdiklerinden ayrı yaşaması çok zor.
konuşacak çok şey var gerçekten. iş yerinde ancak bu kadar yazabiliyorum. çıkmam gerek, hoşça kal..
Hah ha, Nicolas Cage'e benziyordu demek, evet valla, olabilir ölü balık gibi bakıyordu sanki o da, çok iyi bir benzetme;))
Hmmm, evet sevdiklerinden ayrı yaşamak zor, ama ne yapalım kader;p
Ateş'e kocaman sarılıyorum, sevgiler ve selamlar Canancığım.
unutulur tabii unutulmaz mı, insan neleri unutuyor, mutfağa çay demlemeye gidip ne yapacağını unutabiliyorsun mesela, düşün artık insan çayı bile unutabiliyorsa her şeyi unutabilir:)
utandırıcı iyimserlik dalgası şahaneymiş. arada bana da uğruyor, gitmesin diye yalvarıyorum ama nafile:) ama merak etme, kafa karışıklığı dalgası da gelir geçer, müziklerin de ne güzel, dalgalı dalgalı onlar da. burada bir arkadaşınla rastlaşman ne hoş, konuşmalarınızı okurken ben bile heyecanlandım:)
bu arada, biz buradayız, canın sıkılırsa çat kapı gelebilirsin:) sarıldım, sevgilerimle.
"İnsan çayı bile unutabiliyorsa her şeyi unutabilir", bu laf mottomuz olsun Zerkacığım, bayıldım;)
Evet, Canan'la burada karşılaşmamız çok güzel, onu bir daha göreceğim, ya da sesini duyacağım hiç ama hiç aklıma gelmezdi. Canan benim hayatımın en naif döneminin tanığıdır, aşağı yukarı bir yıl sürmüştü sanırım arkadaşlığımız, ve biz keman dersi, üniversite filan derken koşturarak yaşıyorduk, komik ama keyifli günlerdi. Şimdi hepsi silik kareler, sanki yaşanmamış gibi, ne tuhaf. Müzikler için söylediğin tanım o günleri de tarif ediyor; dalgalı dalgalı, tamamlanmamış film kareleri. Neyse, blog yazmak beni her gün şaşırtıyor, bu da bloğun şahane sürprizlerinden biri oldu bana.
Canım Zerkacığım, biliyorum orada olduğunu, sağol bunun için. Çoğu zaman, iyi ya da kötü en önemli, en özel anlarımı sizinle paylaşıyorum, ve sizin orada olduğunuzu bilmek çok önemli, rahatlıyorum varlığınızla.
Çok sevgiler, sarıldım ben de.
şimdi muhtemel ki sorununu çözmüş, unutmaya başlamışsındır. ama blog tembeli ben üstüste birikmiş yazılarını okuyorum. tatile çıkacağım yarın, bir yandan listeler falan yapıyorum, bir yandan bavula şunu, sonra bunu falan atıp kahve içiyorum, yazılarını okuyorum. yalnız değilsin diyeyim dedim. ben mesela sert, gerilimli anlardan sonra bir sihirli değneğim olsun isterim. tamam, oldu, bitti, üzdüm, üzüldüm, ama bu kadar. haydi şimdi unutalım, deyip sallamak o değneği ve o denli gerilimin üzerine normalleşme sürecinin o sıkıntılı,iç ezen anlarını hop atlatayım isterim. haydi gülelim, bitti. . ne dedim bilmiyorum, ama dokundu bana. tam da tatil öncesi gereksiz gerilim yaşadığım için belki Hakan'la. hmpfff, sihirli değneğin var mı?
Ah ahh, sorunlar biter başkaları başlar canım, hep öyle oluyor benim cephemde. Nedir yani, hiç sorunsuz kalamayacak mıyım ben yahu!?;p
Keşke sihirli bir değneğimiz olsa değil mi? Ama ben sana söyleyeyim mi, o değneği de canından bezdirirdik biz isteklerimizle.
;p
Şaka yapıyorum, umarım sen de düzeltirsin aranı Hakan'la, hatta düzelmiştir bile. Sen sorunları büyütmeyen, suratını asmayan, mutlu olmanın yollarını arayan bir kadınsın, tam bir Terazi kadını, uyumlu, anlayışlı, kavga sevmez. Tanıdığım kadarıyla böyle bu, itiraz istemem;)
------------
Ne hoş, tatile çıkıyorsun! Bavul hazırlamalar, liste yapmalar, işlere ara verip bir nefes almak için kahve molaları vermeler, öyle tanıdık, öyle güzel ki. Harika, muhteşem bir tatil geçirmeni diliyorum Elektracığım, umarım yüzün hep güler tatil boyunca. (ve hatta her zaman;)) Dönüş yazını sabırsızlıkla bekleyeceğim, sarılıyorum.
Sevgiler.
Yorum Gönder