Cuma, Kasım 30, 2012

dayanak noktası


 
Dışarıda, yarı karanlık ormanın üstüne yağmur yağıyor. Gök gürlüyor. Saat yedi, yılın en uzun günlerinden biri, ama masamdaki lambayı yakmak zorunda kaldım: Alçak, karanlık bulutlar, orman, gök gürlemeleri ve şimşekler... Göremediğim dalgalı denizin üzerindeki bir vapurun düdüğü: Yazmak için bir "romantizm" gerekiyorsa (pek az belki) benim istediğimden fazlası var. Belki de bu yüzden ilk cümleyi yazamıyorum. 

öteki renkler/o. Pamuk

Bugün yağmur şaşkınlığıyla güldürdü beni; "ne haber, tek şaşkın ben değilmişim, bak kaldın öyle", derken ben, o bir hevesle hızlandı, ama ı ıh devam edemedi. Gece şehrin sessizliğinden cesaret alıp başlayacak sanırım, ne yalan söyleyeyim, öyle olsun istiyorum.
Gece, bu masaya benzer şeyin (şifonyer?) yanında uykuya dalıyorum. İki gecedir çok zor geliyor uyku, sonra duvarlar duvarlar. Eşyalarla olan ilişkimi söylemiştim, otelde yaşarken hiçbir eşyaya bağlanmayacağım diye sayıklayıp duruyordum, hâlâ da bağlılığım yok, ama eşya bir dayanak, tutunma noktası, bunu biliyorum. Gülerken, yamuk duran bir objeyi düzelten, ağlarken duvardaki bir lekeye takılan bizler için, biz bir şeylere tutunmaya çalışanlar için, hiç olmazsa bu akşam müziğimiz yukarıdaki müzik olsun, yazarımız Orhan Pamuk. Hepsinden önemlisi iyi bir gece olsun, dayanağa ihtiyacı olmayan, rüyalı, renkli, boşluğunu varlığımızdan alan. Benimkisi uzun olacak orası kesin, hepinize iyi geceler.

8 yorum:

Clea dedi ki...

iyi nöbetler canım. ve bu kısa ama harika yazı için teşekkürler. senin isminin geçtiği yerde gülümsememek mümkün mü? seni çok seviyorum:-)

Adsız dedi ki...

"yağmur öncesi sessizliğiyle gel."

Şifonyerin üzerindeki fotoğrafı görünce aklıma geriden bir yerlerden yuvarlanan cümle. o cümleyi gördüğümde koridorun diğer ucundan esen bir yağmur kokusu .. insanlara geç kalıyorum. aslında her şeyin altında bu yatıyordur belki?

Nayır güzel kadın Justine, sen gülerken şakaklarının aldığı şekli bildiğim kadar iyi biliyorum ki mevzu ben değilim. Mevzu şu :

"Nesnelerin gücü bilinen şeydir: Yaşayış bunlarda donuverir, katılaşıverir, hiç erişmediği ölçüde bir gerçeklik niteliği kazanır." demiş Simone De Beauvoir. -bakmadan yazdım, ah doğru olsa.-
Sessiz Bir Ölüm'de geçiyordu bu. O kitap aklımda bambaşka sahneler ve yanma hisleriyle kazındı ancak otel odaları, eşyalar, geceleri halıya ve yatak örtüsüne düşen gölgeler deyince bu satırı hatırlıyorum. O kadar çok siniyoruz ki onlara, onlarda o kadar çokuz. Benliğini kendinde götüremiyorsun, bazı şeyler ağır geliyor. Onlar da bir çekmecenin kopmuş kulpunun yerine takılmış eski bir nişan kurdelesi gibi bunları üzerimizden alıyor. Biz onlara nasıl bakıyorsak onlar bize öyle görünüyor. Eğer ona düşman kesilirsek "ben seninim, ve sana dairim, şuyum, hatırla" diyor.

Şifonyerin üzerindeki devasa kalınlıktaki kitap da dikkatimi çekmedi değil ve abajur. -Abajur kelimesini kullanmak için yedi saniye bekledim.- Ve kuşlar.

gecene berrak sesler, amin.
çokça sarılıyorum.

Elektra dedi ki...

"ağlarken duvardaki bir lekeye takılan" ... okuyunca bir durdum ve gülümsedim. o sırada elim laptop'ın kenarına ilişmiş yamuk duran kulaklık kordonuna gitti düzelttim. :))Bugün buralarda da yağmur vardı. öncesi lodos, sildi süpürdü enerjimi. yağmura bu nedenle 5 kez fazla şükrettim. diriltti beni. o orta sehpa-?- üzerindeki fotoğraf çok güzel bir de. ama az yamuk mu ? düzeltiver allasen :P

justine dedi ki...

Üçünüze de teşekkür ederim, yorumlarınız yüzümü güldürdü bu gece. Yarın konuşalım mı? Fısıldar gibi yazıyorum değil mi? Hah işte şimdi nöbetteyim, yarın geç vakitte uzun uzun konuşalım, ve daha rahat bir ortamda;) (yarın uyandığım gibi rüyacığımı görmeye gideceğim çünkü, çok özledim)
-------

Zedka, hadi bil bakalım o kitap neymiş? Bu gecenin bilmecesi olsun sana, hiç yoktan eğlence işte, sen seversin;p (ben bilmece şeklinde sorulara, böyle oyunlara bayılırım)
Senin gibi C. de merak etmiş, onunla da oynadım tabii, ikinci tahminde bildi, sen onu geçersin bana kalırsa;p

Hepinizi öpüyorum, sizleri seviyorum kızlar, iyi geceler.

Adsız dedi ki...

Allah aşkına, etme eyleme. Ben miyopum, astigmatım Justine .. Neyse, öhöm, efendim. Resme dikkatlice ilk baktığımda sanki R ile başlayan ve soyadı W ile başlayan bir yazarmış gibi geldi. Epey güldün değil mi? Ben de gülmüştüm. Öyle güzel(!) bir yazar yok ki Hasan Ali Yücel serisinde .. Ah güzel yazar - kimse artık.

Katherine Mansfield tabi ki. -nasıl eminim kendimden ama nasıl!

Buradan C.'ye sevgiler ve bildim değil mi, bildim bildim.

justine dedi ki...

Polişkacığım, neresinde güldün yazının, çabuk söyle bana!;p
;))
Ben de seni seviyorum canım, çok öptüm.





justine dedi ki...

Bildin!;) Evet canım Katherine Mansfield'in, Katıksız Mutluluk başlığı altında toplanan öyküleri o kitap. Geceleri uyumadan önce bir öykü okuyorum, ya da çok geç gidersem yatağa, herhangi bir öyküden bir-iki paragraf, çok iyi geliyor.

Alıntını çok sevdim, yaşamın nesnelerin üzerinde donup katılaşması fikri harika. Teşekkürler alıntı için.

C.'ye selamını hemen ileteceğim, onun da selam ve sevgilerini cebinde say;)

Kuşlu, kitaplı, güzel bir gece diliyorum sana Zedkacığım, çok sevgiler.

justine dedi ki...

Elektra;))
Aynı şeye takılmışız valla, bana da resim biraz yamuk gibi geldi ama üşenmedim gittim baktım, değilmiş. Eh, canımız sağolsun;p

Yatağımın yanındaki sanırım gerçekten şifonyer Elektracığım (buradaki hayal kırıklığı ne ola ki?;)), hemen altında çamaşırlarımı, çoraplarımı koyduğum beş çekmece var çünkü.
Fotoğrafı beğenmen ne güzel, benim de C. ile olan fotolar arasında en sevdiğim odur. İlk resmimiz o bizim, ada'da panorama oteldeydik ve ben eski cep telefonumla çekmiştim. Ah, ne güzel günlerdi;p Bloğa da onunla koyduğum ilk fotodur o, özeldir kısaca.

Seni çok öpüyorum Elektra, sevgilerimi yolluyorum sizinkilere, başta güzel oğluna tabii. (pardon, yakışıklı demeliydim, ergenlik tehlikelidir!;))