Pazar, Nisan 22, 2012

güller ve üzümler

 (Liliş Rüya'yı kesinlikle kıskanmıyor, çok çok iyi anlaşıyorlar ve aralarında hiç sorun yok, ok?;p)


Geçiş dönemi size de uzun gelmedi mi? Bana geldi, uzun süredir bekliyorum; devinimsiz, tedirgin edici, sessizliğin mutlak olduğu bir koridorda duruyor gibiyim. Sanki çok uzun bir bekleyişin ortasındayım, rahatsız edici bir şey yok, burada tuhaf olan neyi beklediğimi bilmemem, hayır, "imkânı yok" -bilmemem-. Annemler geldi, söylemiştim zaten, Lilişka, ablam, ilk günler sesliydi biraz, fakat şimdi duruldu ortam, annem Rüyalar'da, Serap çoğunlukla proje başında, Liliş sabahları benimle oynuyor, akşam uykuda. Ben işe gidip geliyorum milyon yıldır aynı şey, o değişmez, aralarda C'ye sarıyorum, burada anlatmamı sevmez o, ama söyleyeyim, sıkıldığımda, nefessiz kaldığımda en çok ona kızıyorum ben. Geçelim mi? Yok biraz duralım bana kalırsa. Bekliyorum dedim ya, durmaları seviyorum hâliyle. Beckett'ın Üçleme'sini okuyor o bugünlerde, kitaptan çok konuşmuyoruz telefonda, sohbetin atmosferine bile sızmıyor okuduğumuz kitapların kelimeleri, ben koklamaya çalışıyorum sadece. Burnuma çok güvenirim, hatta şunu diyeyim size, hiçbir duyuma burnuma güvendiğim kadar güvenmem. Hmmm, aferin bana.
Bir bardak şarap daha... İyiyim tamam, endişeye mahal yok;p Kokluyorum demiştim değil mi, evet kelimeleri koklamaya çalışıyorum, Beckett'ın kurtulmaya çalıştığı kelimeleri. Sevgilim Samatya'daki bir kiliseye gidecekmiş yarın (pazar günü seni kilisede göremedim john;p) hemen bizim için de dua et diyorum, bu replik hiç değişmiyor, camiye gidiyor, bizim için de dua et, eve gidecek aynen devam. Korku filmlerinin sonundaki, baktı kurtaran yok, deliren kadınlar gibiyim, lütfen benim için bir dua! Sonra... Sonrası yok, ben böyle histerik davranırken tanrının alçak gönüllü tavrı üzücü. Eşitlik istiyorum, karanlığı burnuma dayarken aydınlığa da aynı süreyi versin, tek derdim bu.
 --------------
Kekemeliğe bir son olsun bu yazı, tüm groteskliğini sabırsızlıktan ve ilginçtir sakinliğinden alan. Siz seçtiğim müzikleri dinleyin lütfen, güllerin kokusunu, üzümün tadını duyun. Ben uzun süredir elime almadığım kitabıma döneyim şimdi. Koltuk yumuşak, şarap tatlı, sessizliğin gümbürtüsüne belli ki daha çok var, okuyalım öyleyse. 

Özet sadece üç madde;
-Alışveriş merkezleri beni yoruyor ve hiç ama hiç(!) sevmiyorum. 
-Bazı şarkıların cover'ları çok güzel; Concrete Blonde-Everybody Knows.
-Sevgili tanrı, uzun süredir seninle konuşuyorum, anlamı; çanlar çalıyor.
------------ 

p.s.: Bir iki dakika önce elektrikler kesildi, neredeyse şehrin yarısını görüyorum oturduğum yerden, genel kesinti diye düşündüm, her yer kapkaranlıktı. Kaldım öyle, yazı bir şeye benzememişti ama yazmıştım valla, göndersem iyi olurdu. Yazıyı yolladığım gibi, kitap da okuyacaktım, planlar beş dakikada altüst oldu kısaca. Ve sonuçta ne oldu dersiniz, evet geldi,  bozan yapsın bir zahmet derim her zaman, bu sefer dediğim oldu. Çok şaşkınım;)

15 yorum:

aglea dedi ki...

sevgili justine,

lilişka'yı biliyorum, masal perisi kadar güzel bir çocuk, ama rüya'yı yeni tanıdım. o da "kuzen" diye tahmin ediyorum, nasıl lokummuş öyle, maşallah. küçük çocuklarla yakın olabilmek insanın yüreğini inceltiyor, güzelleştiyor bence, ama hızla büyüyorlar tabii, tadını çıkarmak lazım.

beklemek demişsin ya, sessizce beklemek ve tedirginlik. bu hal bana faulkner'ın "ses ve öfke"sindeki bi bölümü hatırlattı. büyük babasından kalan saati babasından devralan karaktere(adını unuttum şimdi), babası ; "bu saati sana zamanı öğrenmen için verdiğim kadar, bazen de zamanı unutman için veriyorum" gibi bir şeyler demişti. ve kahramanımız bazen saate sırtını tamamen dönüp, sadece penceredeki gölgelerden anlamaya çalışıyordu zamanı. tedirginliğini ise, tepelerinde gözleri olan hayvanların duyduklarını duymaya, benzetiyordu.

alışveriş merkezlerini hızla atlayıp, gelelim cover'lara:) green grass'i cibelle'den ilk kez dinlediğimde, -aman tanrım! birisi, bir şarkıyı tom waits'den daha güzel nasıl söyler! olamaz! demiştim:) cohen için de olmuş mu yani böyle bir şey. dinleyelim, görelim:)

sevgiler çok.

justine dedi ki...

Agleacığım, ne güzel demişsin, gerçekten çocuklarla beraber olmak insanı inceltiyor, hem sağaltıcı da onlarla iletişim kurmak. Hiç yoktan tedavi işte;)

Rüya, abimle Melike'nin kızı, şeker mi şeker, bal gibi bir şey;) Bazen üzülüyorum ondan çok bahsedemiyorum diye, haksızlık olmasın diyorum kendi kendime. Ama Rüya çok küçük, daha bir yaşında bir buçuk bile olmadı, Liliş'le çok şey yaşadık tabii, Rüya ile daha henüz ciddi bir geçmiş oluşturamadık. Önümüzdeki günlere bakacağız artık;p
-----------
Behzat'ı seyretmeyeli yıl olmuş, ben en son geçen yılın finalinde bırakmıştım ve zaten en fazla dört beş bölüm izlemiştim. Şimdi ablam burada ya, Behzat'ı izlemek için salona benim yanıma geldi. Sana yazarken bir yandan ona bakıyorum. Çok komikmiş bu bölüm, düğün filan var, nümayiş, temaşa, çok gülüyorum;)

-------------------

Faulkner'ın Ses ve Öfke'sine başlayıp on-on beş sayfa okumuş bırakmıştım. Şimdi sen bahsedince tekrar dönmek istedim, Döşeğimde Ölürken'i heyecanla ve merakla okumuştum ben, Faulkner'ı seviyorum, bunu büyük bir içtenlikle söyleyebilirim.

Hmmm, alıntı çok ilginç, anlattığın hikâye şaşırttı beni, saatlere sırtını dönmek büyük cesaret. Düşünüyorum şimdi...

-------------

Dinledin mi şarkıyı, beğendin mi peki? Umarım sevmişsindir Agleacığım, özenle seçtim o şarkıları dün gece;)

Çok sarıldım, iyi geceler.

p.s.: Ablam konuşurken ancak bu kadar yazabildim, böyle karman çorman bir yorum oldu kusura bakma lütfen;)

alkım doğan dedi ki...

iki gündür aylaklık yapıyorum, çok iyi geldi justine. aylaklık ruhun gıdası;) şimdi oturdum işlerin başına -daha doğrusu oturma hazırlıklarına giriştim;)- bir yandan da "everybody knows"u dinliyorum. ben pek beğendim, başka bir havası var fakat çok güzel, daha dağlayıcı sanki. özellikle nakarat kısmı.

california dreaming de, aklıma her seferinde istisnasız chungking express filmini getirir. havai bir ruh hali de gelir beraberinde. (kendimi asya'nın renkli yemek standlarından birinde hayal ettim şimdi.) bu şarkı saf neşe demek benim için. aslında alttan alta hüzünlü de bir motif var ama pek takılmıyor gönlüm ona.

behzat'ı ben de biraz izledim dün. uzunca bir süredir izlemiyordum. granada öncesinde sadık bir izleyicisi idim, sonra ara girdi filan, orada da soap operalara takıldım. ülkenin bağlamından kopuk olunca her şey sevimli görünebiliyor insanın gözüne;) böyle de koşullanmışız işte.

en üstteki yaz fotosu ne güzel, sarılar yeşiller hasırlar ve şapkalı justine! sen bir yaz insanısın bence, yazı getirsin diye yukardakine çaktırmadan hatırlatma yapar gibi bir halin var ne zamandır;)çıralı fotolarını filan da hatırladım da...

bu arada aglea ne güzel demiş, çocuklar insanların yüreğini inceltiyor diye. bence de. kendine haksızlık etme, rüya'dan da bahsediyorsun sen. hatta hatırlıyorum, birinci yaş gününe gidecektin geçen aralık ayında.

yazı ve müzik için teşekkürler justineciğim. pırıl pırıl bir gün diliyorum sana.

p.s. everbody know'u dinliyorum tekrar. çok sevdim!
"that's how it goes / everbody knows"

justine dedi ki...

Ben Everybody Knows'un bu cover'ını Deyvo'dan duymuştum Alkım (Deyvo ablamın eşi söylemişimdir kesin), işte o bahsetmişti bana, çok beğendiğini hatırlıyorum. Şarkının -neredeyse- tüm coverları var bende, senin ve David'in dediği gibi bu yorum gerçekten güzel.
California Dreaming o filmle özdeşleşmişti evet, öyle çok çalıyordu ki filmde;) Gönlünün şarkıdaki hüzne takılmaması ne güzel, ben bu şarkıyı duyunca hep bunaltıcı bir yaz gününü düşünürüm, filmden de geriye hiçbir şey kalmamış tabii, şimdi düşündüm de, ı ıh unutmuşum. Sadece bir büfe hatırlıyorum, hmmm;)) Poliş'le yıllar önce izlemiştik biz Chungking Express'i silik görüntüler var hafızamda sadece, bir de bu şarkı.

Demek ben yaz insanıyım ha! Çok sevindim;) Ne bileyim, Aralık doğumluyum ya, hep kış insanıyım diye düşünmüşümdür, ama yazı severim doğruya doğru;p Bir de bilmişsin Alkımcığım, yukarıya hafiften numara yapıyorum, "gelsin artık yahu", hatırlatması bu fotolar;p
Header'a koyduğum fotoyu Melike çekmişti (ona da Meloş derim, abimin eşi. bu ailede herkesin kısaltması ya da bir mahlası -benim yüzümden!- kesin var;)) Bodrum'a gitmişlerdi ve sadece iki ya da üç günlüğüne katılmıştım onlara. Çok hoş bir tatildi, kısa ve güzel.

Rüyacık'tan da bahsediyorum değil mi? Çok sağol Alkım, gerçekten üzülüyorum çünkü;) Doğum gününü kısaca söylemiştim ben de hatırladım şimdi, fotoğrafları da var o günün. Koyamadım buraya bir türlü. Konuştuk, hatırladık madem, araya bir şey girmezse bir sonraki postun fotosu o olsun. Hem değişim de görülür ayan beyan; bebeklerin nasıl hızla büyüdükleri ve bizim maalesef ki yaşlandığımız!;)

Bu güzel yorum için ben teşekkür ederim Alkımcığım, günüm sayende aydınlandı. Bugün 24'çüyüm, laf aramızda;)

Öpüyorum, çok sevgiler.

Clea dedi ki...

hah ha, evet evet kıskanmıyor, ok!

rüya gül kokulu bal kelebeği, liliş ise hala süt kokan bir peri, çok çok özledim. hele ki rüya'mı görmeyeli çok oldu, çok merak ediyorum son halini. yukarıdaki fotoğraf çok çok güzel, çok beğendim. ne güzel yakalanmış o an. bugün mecburi repoydu. buranın en eski kiliselerini gezdik, dilek diledim, hepimiz için. yani sen söylemeden ben yaptım bile:-) tutulan dilekler gerçekleşiyormuş burada. inanıyorum olacak, nedense optimist tarafım tuttu bugün. çok olmaz biliyorsun:) şimdi yazmaya çalışacağım bloğuma ama burada çok nadiren uygun zamanım oluyor. o zaman da genelde çok yorgun oluyorum.ama sen çok ara veriyorsun canım, ben yazamasam bile senin yazılarını okumak istiyorum, daha çok yaz! seni çok seviyorum, umarım yakında gelebilirim oraya. buradan herkese selam bu arada. çok öptüm.

zerka dedi ki...

çocuklar bugünlerde yüreğime kesikler atıyor, belki hep dışarıda kalmış, haksızlığa uğramış, erken büyümüş çocuklar gördüğümden öyle. bir de insan ancak çocuklukta (eğer iyi bir çocukluk geçiriyorsa) tam olarak mutlu olabilir gibi geliyor bana, çünkü bilinç tarafından kirletilmemiş bir gözle bakıyorlar dünyaya. bizse onları bir an önce bilinçlendirme mücadelesindeyiz.

geçenlerde bir gece kısaca konuştuk ya, karanlık aydınlık, iyilik kötülük üzerine, (bu arada, tivitır’ı şöyle tanımladım içimden; öyle kısa ki konuşamıyorsun:)) kafamda bir sürü düşünceler uçuştu o zaman, hatta bir yazının taslağını bile oluşturmuştum zihnimde, heyecanı kaybetmeden yazayım diyorum ama bakalım, geceleri sahip olduğum enerjinin birazcığını sabahlara aktarabilseydim her gün bir yazı bile yazabilirdim:)

liliş’le rüya’ya öpücükler, çok tatlı ikisi de. çok sevgiler.

justine dedi ki...

Canım Polişka, öyle mutlu oldum ki artık iyimser düşünmene;) Aklından neler geçti kim bilir dua ederken, şeytan kafanı karıştırmıştır tabii;p Liliş ve Rüya meselesine gelirsek; yorumunu okudum Lily'ye, çok bozuldu, ben süt kokmuyorum, ben kelebeğim, aynı zamanda periyim ve çilek kokuyorum dedi sinirle;p Hah ha, inan çok komik bu bebekler, Rüya hiçbir şeyden habersiz Lily'yi gördükçe gülüp duruyor, bayılıyor ona. Liliş ise bildiğin kıskanıyor, hatta çok kıs-ka-nı-yor;) Ne yapalım, normal diye düşünüyoruz bu yaşlarda, en azından belli etmiyor kıskandığını, ya da pek belli etmiyor diyelim. Biraz daha büyüsün Rüya, araları çok iyi olacak, eminim ben.

Kilise fotoğraflarını merakla bekliyorum canım, çok çok sarıldım.

p.s.: Çok özledik seni, hepimiz, İstanbul'a uğra ama buraya da gel tamam mı, bir haftalığına en azından.

justine dedi ki...

Zerkacığım, twitter öyle, kısa kısa cümlelerle dert anlatmayı bırak, merhaba bile diyemiyorsun;) Ben oradan şarkı ve yazı paylaşmayı seviyorum, başkalarının paylaştıklarını takip ediyorum bir de.

Geçen takıldığımız mesele çok çetin, bilirsin İvan'ı delirtmişti. Mutlak mutluluğun çocuklukta yaşanacağına inanıyorum ben de, tabii dediğin gibi sorunsuz bir çocukluksa bahsedilen.

Bu konuda yazacağın yazıyı merak ve sabırsızlıkla bekleyeceğim Zerka, çok çok sevgiler, öpüyorum seni.

Adsız dedi ki...

- ne yani, biz sabaha denizsiz mi uyanacağız?

antalya'dan gelmiş olmanın farkındalığı bu cümleyle kendini belli etti. tabi bu sandalyeyi, bu tuşları ve burada seni okumayı özlemişim ama antalya'yı hatta soluk palmiyeleri dahi özleyeceğim.

"everybody knows that we .."

garip bir hızla okudum yazını ve aklındaki kovalamacaya yetiştiğimi hissettim. belki bir adım geriye çekilip "aman be!" demek vakti, belki de eline gelen ilk şeyden başlayıp cisimleri yerleştirme ... bilemedim. şarap tatlı, vodka yaktı. dua edilecekse senin için dua edeceğim elbet.

liliş ve rüya oyuncakları üzerine, sadık kalacakları sözlerle dolu bir ömür geçirsin, dilerim.

ps:videoyu öyle bir yerde durdurdum ki -2.55- umay umay gözlerime gülüyor sandım.

sevgiyle, özlemle.

justine dedi ki...

A, Antalya'ya mı gitmiştin sen, ne güzel. Ben artık çoğu gece yazı hayal ediyorum, oraları, denizi, yüzmeyi, tatili, her şeyi çok özlemişim. Palmiyeler özlenmez mi hiç, özlersin tabii;p

Biliyor musun Zedka, senin yazdıklarını ve görünen ruh hâlini belki, benim Gerede'deki hâlime benzetiyorum ben, uzun süredir aklımda bu, şimdi söyleyeyim dedim. Orada küçük küçük notlar alırdım, Kafka'yı, Tezer Özlü'yü, Sana Gül Bahçesi Vadetmedim'i okurdum;) Hâlâ duruyor o defterler, bazen gözüme çarpıyorlar, dokunmuyorum ama. Özellikle dokunmuyorum. Neyse, seviyorum senin kırılganlığını, inceliğini, ve çok çok iyi biliyorum kullandığın kelimeleri.

Rüya edilecekse eğer, birbirimiz için ederiz elbette, ne güzel bir inanç bu, canım benim;)

Benden de sevgi ve öpücükler.

justine dedi ki...

Rüya edilecekse ne demek? Lilişka öyle çok kafamı karıştırıyor ki, etrafımda dönüp duruyor, yazacağım kelimeleri bile unutuyorum;) Dua olacak o ;)

zapere dedi ki...

Şarkıları çalamıyorum.. Açamadım, tık ses yok.. Beceremedim anlaşıldı. Nasıl olacaktı? :)

justine dedi ki...

Nasıl olur! Olamaz, olmamalı, ben o şarkıları özenle seçtim herkes dinlesin diye, becerememek diye bir şey yok;))

Sevgili Zapere kullandığınız browserdan kaynaklanabilir bu sorun (ben de her şeyi tarayıcıya bağlıyorum yahu;p), mozilla olmuyorsa explorer, o olmuyorsa opera kullanın, birinden biri kesinlikle açacaktır. A, google chrome da iyidir.

Sorun çözülmezse ben şarkıları size yollarım, iş mi yani;)

Sevgiler, iyi günler diliyorum.

zapere dedi ki...

Tşk, problem çözüldü.. Dinliyoeum.. Sevgiler :)

justine dedi ki...

Tamamdır, iyi dinlemeler.